48- Planlar

2.7K 214 15
                                    


Hafta sonu beklenilenin aksine oldukça sakin geçmişti. Nazlı tüm hafta sonunu evde geçirmiş ve belli aralıklarla Yusuf'un mesajlarına cevap vermişti. Yusuf'un belli aralıklarla attığı bu mesajlar genellikle birkaç dakikalık bir yoklama gibiydi. Dışarı çıkıp çıkmadığını, herhangi bir sorunun olup olmadığına dair alınan bilgilerden oluşuyordu. Böyle geçen bir hafta sonunun ardından yeni bir haftaya başlandı.

Nazlı kahvaltısının yapıp evden çıkmak için hazırken Meltem'in okula beraber yürüme teklifini nazikçe reddedip birkaç bahane buldu. Bunu yapmasının sebebi ise evdekiler tüm olan bitenden habersizdi. Eğer beraber okula giderlerse korumaları fark edecek ve açıklama yapmak durumunda kalacaktı. Tabii bir de eğer kendisi tehlikedeyse yanında başka birilerinin olmamasın daha iyi olacağını düşünüyordu. Çünkü yanında olan bir kişinin de zarar görmesini istemiyordu. Bu yüzden Meltem çıktıktan birkaç dakika sonra çıktı.

Bahçeyi geçip demir kapıyı açtığında karşısında Yusuf'u gördü. Daha doğrusu soğuktan üşümüş bir Yusuf gördü. Burnu kızarmış, elleri ceplerinde bir ileri iki geri dolanıyordu. Yusuf ise hem Nazlı'nın korumalarla okula giderken kedini rahat hissetmeyeceğini düşündüğünden hem de ona söyleyecekleri olduğu için sabah soluğu burada almıştı.

Bakışları buluşunca Nazlı "Günaydın" dedi. Yusuf da ona karşılık verdikten hemen sonra "Nerde kaldın. Dondum seni beklemekten." diye belirtti. Nazlı onun bu halinden istemsiz bir keyif alıp gülümserken "Bu kadar üşüyeceğine arabada bekleseydin." dedi. Yusuf gözlerinin altından bakarak "Çok biliyorsun sen." dediğinde onun da yüzünde gülümseme vardı.

"Hem sen niye geldin ki?"

"Güzel bir hanımefendiye gideceği yere kadar eşlik etmek için."

Nazlı Yusuf'un kurduğu cümleyle gülümsemesi birazcık daha artarken "Ee iyi madem buraya kadar geldin. Eşlik et bari." dedi, umursamaz bir tavırla.

"Çok sağ ol, izin verdiğin için."

Yusuf'un sözleriyle Nazlı "Önemli değil." deyip yürümeye başladığında Yusuf'ta peşinden gitti. Tabii arkalarında da korumalar.

Nazlı malum konuyla ilgili birçok şey merak ediyordu ama sorularıyla Yusuf'u sıkmak istemiyordu. Yüzünde oluşmuş tebessümü silmeyi hiç istemiyordu. O yüzden bu konuda sessizliğini korudu. Yusuf ise tüm hafta sonunu gerginlikle geçirdikten sonra Nazlı'yı görmek ona ilaç gibi gelmişti. Nasıl oluyordu bilmiyordu ama Nazlı'nın yanındayken kendini gülümserken buluyor, huzurla doluyordu. Gerçi birazdan söyleyecekleriyle Nazlı'nın huzurunu kaçırabilirdi.

Okula yaklaşana kadar sanki başlarında hiçbir dert yokmuş gibi başka mevzulardan konuşarak gelmişlerdi. Okula yaklaştıklarını fark ettiklerinde ise Yusuf'un yüzünde bir ciddiyet oluşmuştu.

"Nazlı ben bugün iş için Ankara'ya gideceğim."

Nazlı bu sözleri duyup Yusuf'a bakmasıyla Yusuf, söyleyeceği şeyleri tamamlayamadan susmuştu. Nazlı'nın gözlerinde gördüğü şey saf korkuydu. Ona bir şey olmasından, başına kötü bir şey gelmesinden kaynaklanan korku.

"Niye Ankara'ya gideceksin? Yani ne gereği var ki? Hem sen söylemedin mi sorun var diye?"

"Nazlı sakin ol. Ankara'ya gideceğim çünkü bu sorunu halletmem gerekiyor. Hem merak etme tek gitmeyeceğim. Tarık da benimle gelecek. Sonra biliyorsun Mert'te orada. Korkulacak bir şey yok."

Bir annenin küçük çocuğunu sakinleştirmesi gibi Yusuf da sıcak bir sesle tane tane Nazlı'ya durumu anlatıyordu. Onu tedirgin etmek, korkutmak istediği en son şeydi. Ama başındaki bu beladan dolayı olmasını istemediği şeyler oluyordu.

Tevekkül-ü AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin