58- Mutlu Son

2.1K 163 25
                                    


Sabah uyandığımda Yusuf beni arayıp Meltem ile aşağıya inmemizi söylemişti. Bu nedenle Meltem'in yardımıyla giyindikten sonra birlikte evden çıktık. Yusuf ve Mert'i arabaya yaslanmış vaziyette bizi beklerken bulduk. Yusuf oldukça yorgun ve bitkin duruyordu. Tüm gece uyumadığı da belliydi.

Yanlarına iyice yaklaşınca günaydınlaşma faslını gerçekleştirdik.

"Mert, hoş geldin? Ne zaman geldin?"

"Hoş buldum, Nazlı. Geleli bir saat kadar oldu."

Onun buraya gelme nedenini tahmin etsem de öyle olmamasını diliyordum ama Yusuf konuşunca tahminlerimin doğru çıktığını anladım.

"Mert, sizin avukatınız olarak burada. Bunun için bir belge imzalamanız gerekiyor. Bir de ifadelerinizi okudu ama yine de sormak istediği şeyler var."

Gerçekten sırf böyle bir dava için Mert'i Ankara'dan çağırmış olması biraz fazlaydı. Eminim ki buradaki avukatları da bu durumu çözebilirdi.

Bu sırada Mert elindeki dosyadan iki tane kağıt çıkartmış, arabanın kaputuna koymuştu. Ardından bir kalem çıkartıp Meltem'e uzattığında Meltem, Mert'in dediği yeri imzaladı. Ardından kalemi ben alıp dediği yeri imzaladım. Bunun üzerine Mert bize birkaç soru yöneltti. Ardından bizim mahkemeye gitmemize gerek olmadığını, Mert'in her şeyi halledeceğini öğrenmiştik.

Sonra Mert arabaya Meltem de eve geçtiğin de "Yusuf, sırf bunun için Mert'i mi çağırdın?" dedim.

"Evet, ne var bunda?"

"Sanki biraz abartılı olmuş gibi. Küçük bir dava sonuç olarak."

"Savunmasız birine şiddet uygulamak hiçte küçük bir şey değil Nazlı. Zaten o herif ne yaparsak yapalım yüksek bir ceza almayacak. En azından elimden gelenin en iyisini yapmalıyım."

Bu konuda başka diyecek bir şey bulmadığımdan "Gelişmelerden beni haberdar et." deyip eve geçtim.

***

Saat daha 11'e gelmemişti ki Poyraz ailesinin kadınları beni ziyarete eve gelmişlerdi. Konakta daha fazla duramadıklarını, beni çok merak etiklerini söylemişlerdi. Gerçekten de hepsi benim için endişelenmiş duruyordu. Yaklaşık iki saat boyunca oturup bir şeye ihtiyacım olursa hemen aramamı tembih ederek etmişlerdi.

Bende onlara bu olayı anneme anlatmamalarını rica etmiştim. Eğer annem tüm olanları duyarsa hem çok üzülür hem de aklı bende kalırdı. Onlarda bu isteğimi geri çevirmemişlerdi, sağ olsunlar. Ben daha sonra babama olanı biteni anlatırdım nasıl olsa.

Onlar gittikten sonra kızlar okuldan gelmiş ve ilk uğrak noktaları benim odam olmuştu. Hepsi nasıl olduğumu sorup yardım etmek için çabalasalar da onlara çok teşekkür edip odalarına gönderdim. Bu kadar ilgi karşısında ne yapacağımı bilmediğimden bocalıyordum. Hem bu kolumun ilk alçıya alınması değildi. Küçükken köyde bir seferinde dedemgilin çatıdan düştüğümde de sağ kolum kırılıp alçıya alınmıştı. Bir keresinde de ağaçtan düşüp ayağımı kırmıştım. Yani bu durumlara alıştım. Ama tabii onların hepsi benim muzurluklarımdan dolayıydı, birisinin zarar vermesinden dolayı değildi.

Odamın kapısı tıklatıp içeriye Meltem girdiğinde oldukça yoğun ve stresli bir gün geçirdiği ortaydı. Bende olmadığımdan tüm iş onun başına kalmıştı.

"Nasıl oldunuz efendim?"

"Ben iyiyim de sen pekiyi gözükmüyorsun?"

"Oldukça yoğun bir gün geçirdim."

Tevekkül-ü AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin