"Günaydın gençler"
"Günaydın hocam"
Daha uyanamamış sınıfımdan sesler yükselirken masama doğru ilerleyip elimdeki kitapları masaya bıraktıktan sonra hafif bir uğultunun hakim olduğu sınıfıma dönüp "Konuşmanız bittiyse derse başlayacağım hanımlar, beyler" dediğim de sessizliği sağlamıştım.
"Görüşmeyeli ne yapıyorsunuz? Nasılsınız?"
Sorum üzerine sınıfım da ufak bir gezintiyle bütün öğrencilerimi incelemeye koyulmuştum.
"İyiyiz hocam"
Vural'ın cevabı ile ona dönüp "İyi olmak için neler yaptın Vural?" diye sorduğumda bir iki saniye anlamaz şekilde bana baktıktan sonra "Uyudum hocam" demişti. Tüm sınıf gülerken onlara bende eşlik etmiş ama kendimi çabuk toplayıp "Peki bakalım" deyip oyalanmamıştım. Tekrardan masanın önüne geldiğim de "Başka cevap vermek isteyen olmadığına göre sizinle bir paylaşım da bulunup derse geçebilirim." Dediğim de bütün öğrencilerimin bana bakması için kısa bir an sessiz kalmış dikkati üzerimde toplayınca da konuşmaya başlamıştım.
"Öncellikle münazara ne demek bunu biliyor musunuz?" diye sorduğumda başlar aşağıya yukarıya sallanmış, 'Evet, Biliyoruz' gibi kelimler çoğalmıştı.
"Münazaranın ne demek olduğunu biliyorsanız direk konuya gireyim o zaman. Cuma günü olacak dersimiz de sınıfta bir münazara yapacağız. Ve bu münazara için içinizden gönüllü olarak 6 kişi seçeceğim" bunu söyledikten sonra bakışlarım çoktan karar verdiğim çok sevgili öğrencilerimin üstünde dolaşıp gülümsemiştim.
"Aslında zaten dört tane arkadaşınız bu iş için gönüllü olduklarını pazartesi günü bana çok net bir şekilde gösterdiler. "
"Onlar kim hocam?"
Sınıfımın en meraklı öğrencisi İrem'in sorusunu zevkle cevaplamıştım.
"Bir grupta Ali ile Alperen olacak diğer grupta da Kadir ile Kerem olacak"
Sözlerim üzerine sınıfta bir şaşkınlık fulyası başladığında ben de şanslı öğrencilerimin yüzlerindeki ifadeleri seyrediyordum. Ali itiraz edecek gibi olsa da kardeşi ile aynı sınıfta olduğundan ve benim ağzımdan bir şey kaçırma ihtimalimi düşünmüş olsa gerek ki sessizce kabullenmişti. Elif ise arkasında oturan kardeşine ve kuzenine anlamaz bakışlar atıp birkaç bir şey soruyordu ama ikisinden de cevap gelmiyordu.
"Evet şimdi de her iki grup için üçüncü adaylarımızı seçmeye geldi."
Sınıfta bakışlarımı gezdirirken zaten kim olacağını biliyordum ama heyecanı arttırmak hoşuma gidiyordu.
" Aa demek Samet ile Vural gönüllü olmak istiyor" dediğim de ikisi de şaşkınca ayağa kalkmış Samet "Yok hocam gönüllü falan değiliz biz" dediğin de " Nasıl değilsiniz Samet. Pazartesi günü derse girmeden önce bahçede gönüllü olduğunuzu hatta doğan hocanın da buna sevindiğini hatırlamıyor musunuz?" dediğim de ne demek istediğimi çok iyi anlamışlardı.
"Hatırlıyoruz hocam. Yani şey tabii ki de gönüllüyüz."
" Samet, sen Ali ile Alperan'in grubuna Vural sende Kadir ile Kerem'in grubundasın." dediğim de başlarını sallayıp oturmuşlardı.
"Evet grupları gönüllü olan arkadaşlarımızla oluşturduğumuza göre sıra savunulacak konulara geldi. Bir grup 'sanat toplum içindir' derken diğer grup ise 'sanat, sanat içindir' görüşünü savunacak."
Öğrencilerime bir ders vermek isterken bunu edebiyattan uzaklaşmadan yapmak istiyordum. Bu yüzden konuyu dersimle alakalı seçmiştim ama buradaki asıl amaç onlara yumrukların değil fikirlerin çarpışması gerektiğini öğretmek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tevekkül-ü Aşk
Spiritual-TAMAMLANDI- Tevekkül, yalnızca Allah'a olandır. Bir tek O'na teslim olmak ve bir tek O'ndan beklemek her şeyi. Bunun bilincin de olan bu iki insan da Allah'ın onlara nasip ettiğinden öteye gidemeyeceklerdi. Çünkü aşk, ansızın kapıyı çalıp yavaşça...