16- Adın Ne Senin?

4.8K 431 20
                                    

Selamün Aleyküm arkadaşlar, 

Bölümleri biraz geç atıyorum bunun farkındayım ama ancak yetiştirebiliyorum. Buna rağmen beni ve hikayemi terk etmeden okuyan sevgili okurlarıma teşekkür ediyorum. Bir de lütfen vote ve yorum yapın ki nasıl gittiğini, beğenip beğenmediğinizi öğrenebileyim. Hem beğeniler ve yorumlar yazmam için beni oldukça heveslendiriyor. Bunu da burada söyleyeyim. :)

Allah'a emanet olun.  


Yusuf bugün aldığı tehdit mesajından dolayı barut kesilmiş vaziyette odanın bir köşesinden diğer köşesine volta atıp duruyordu. Bütün sinirleri ayağa kalkmış vaziyetteyken gerginlikten mantıklı düşünemiyordu.

Bugün öğlen yemeğinden dönünce Derya Hanım gelen zarfı Yusuf'a uzattığında Yusuf hiç önemsemeden isimsiz zarfı masanın üzerine atmıştı. Zaten akşama kadar da zarfın varlığını bile unutarak kendini işe vermiş ve oldukça güzel bir gün geçiriyordu. Oysa zarfı açıp da Ankara'ya yapılacak otel için ihaleye girip aldıkları arsa üzerinde söz sahibi olduğunu söyleyen kim olduğu belirsiz insanlardan aldığı tehdit mesajı ile öfkelenmişti. Bu insanlar kendilerini ne zannediyordu da onu bu şekilde tehdit ediyorlardı. Nasıl olurda o arsadan vazgeçmesini söyleyip eğer vazgeçmezse de başına hiç iyi şeyler gelmeyeceğini söylerlerdi.

Zarfı açtığından beri öfke bütün bedenini sarıp sarmalamışsa da kendine sakin olmak için zaman tanıyordu. Biraz daha sakinleşmeye başladığında volta atmayı kesip sandalyesine oturdu. Daha kim olduğunu bilmediği insanların canını sıkmasına izin vermeyecekti. Önce karşısına geçip de kendisini tehdit edenlerin kim olduğunu öğrenmeliydi. Bu yüzden telefonu çıkarıp Salih abisini aradı hemen. Şirketten çıkmaya hazırlanan Salih Bey Yusuf'un telefonu ile masasını toparlamayı bırakıp Yusuf'un odasına doğru yol aldı.

Yusuf Salih abisi gelince ona olan biteni anlatmıştı.

"Salih abi sen güvenilir birkaç adamımıza söyle de araştırsınlar şu durumu."

"Merak etme kimin gönderdiğini buluruz. Ahmet ağama söyleyecek misin?"

Yusuf başını olumsuz anlamda salladıktan sonra konuşmaya girmişti.

"Şimdilik kimseyi telaşa vermeye gerek yok. Önce şu işin aslını öğrenelim ona göre bakarız."

Salih bey odadan çıktığında Yusuf'un da öfkesi hatırı sayılır cinsten azalmıştı. Masanın üzerinde duran tehdit mesajını alıp çekmecesine koyduktan sonra odaya Tarık girdi. Yusuf'un masasının üzerinde açık halde duran dosyaları görünce

"Ee abi çıkmıyor muyuz? Geç kalacağız."

Yusuf anlamaz bir şekilde Tarık'a bakarken Tarık " Unuttum deme" diye çıkıştığında Yusuf bir ara neyi unuttuğunu bile unutmuş vaziyetteydi.

Biraz sonra "Ah! Bizim çocuklarla buluşacaktık" demişti.

"Evet ve biraz daha oyalanırsak Kasım'ın çenesinden kurtulamayacağız."

Bugün çocukluktan belli aynı mahalle de büyümüş dört arkadaş toplanıp yemek yeyip, biraz vakit geçireceklerdi. Başta Yusuf da bu plana gönüllü dahil olmuş olsa da biraz önceki tehdit mesajı ile bütün hevesi kaçmıştı. Ama tabii ki yine de gidecekti. Bir kere söz vermişti ve Yusuf verdiği sözleri muhakkak tutardı. Bu yüzden masasındaki dosyaları yerlerine yerleştirdikten sonra kendi arabasını şirkette bırakıp Tarık'ın arabası ile çıkmışlardı.

Dört arkadaş önce hep birlikte yemek yemiş daha sonra da Temenni tepesine çıkıp hem manzaranın hem de sohbetin keyfini çıkararak çaylarını yudumlamışlardı. Saatler 11'e doğru gelirken Kasım "Hanımı daha fazla kızdırmadan kalkayım artık" deyip müsaade istediğinde Mehmet hiçbir fırsatı kaçırmadığı gibi bunu da kaçırmamış ve "Hanım köylü olmak zor tabii" dediğinde Kasım "Seni de göreceğiz Mehmet efendi" deyip parmağındaki söz yüzüğünü göstermişti. Bunun üzerine yüzlerde sırıtma oluşunca Tarık "Aramızda sonsuza kadar bakar kalmayı düşünenler var" deyip topu Yusuf'a atmıştı.

Tevekkül-ü AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin