Sabah ezanının okunduğunu duyunca gözlerimi açmıştım. Yatakta doğrulduğum da üzerimdeki mahmurluğun gitmesi için biraz öyle dursam da sonra hemen yatağımdan kalkıp pencereyi açtım. Pencereyi açmamla soğuk bir rüzgar ürpermeme sebep olsa da bunu önemsemeyip ezanı dinlemeye koyuldum. Dinledikçe içime dolan huzurla bir süre daha bu şekilde dursam da soğuk iyice içime işleyince pencereyi hızlıca kapatıp Meltemle ortak kullandığımız bu kattaki lavaboya girip abdest aldım.
Odama tekrar döndüğüm de namazımı kılıp duamı ettikten sonra odanın içinde bir ileri iki geri dönüp durdum birkaç dakika. Bugün günlerden pazartesiydi ve ben saatler sonra ilk öğrencilerimle tanışacaktım. Bunun heyecanı dört bir yanımı sararken dolaptan birkaç parça giysi çıkarmıştım. Takacağım şalı alıp alt kattaki çamaşır odasında ütüleyip gelmiştim.
Üstümü giyip şalımı taktıktan sonra çantamı da düzenlediğim de hazırdım. Evde ayak sesleri çoğaldığın da herkesin kalktığını anlamıştım. Yatağımı düzeltip odayı biraz toparladığım da kapım çalınmıştı.
"Gel"
Odaya Meltem girmişti.
"Günaydın"
"Hayırlı sabahlar"
"Ben de uyandın mı diye bakmaya gelmiştim ama sen hazırlanmışsın bile"
Başımı evet anlamında salladıktan sonra "Heyecanlı mısın?" diye sormuştu.
"Hem de nasıl. Sanki okula yeni başlayacak bir çocuk gibiyim."
Heyecanım sesimden bile anlaşılıyordu.
" Heyecanlanmam çok normal ben ilk günüm de çok daha beterdim."
Söylediklerine güldüğüm de "Kahvaltı da görüşürüz" deyip gitmişti.
Kahvaltıya indiğim de sadece ben değil diğerlerinde de tatlı bir telaş vardı. Bunu görmem beni biraz rahatlatmıştı. Herkes telaşlı bir kahvaltının ardından teker teker sofradan kalkarken sofra da Merve ile baş başa kalmıştık. Hiç konuşmadan yemeğini yerken onun da üzerinde okul forması vardı. Fakat okulların açıldığına pek de sevindiği söylenemezdi. Yüzündeki donukluk, bu sessizliği bir şey anlatıyordu sanki ama ben göremiyordum.
Meltem yukarıdan çantasını alıp geldiğin de oturduğum yerden kalmıştım. O Merve'nin yanına gidip yanaklarından öptükten sonra " Her şey güzel olacak" gibi bir cümle kurmuştu. Ne olduğunu anlamamıştım ama günün birinde öğrenecektim. Meltem "Hadi Nazlı" dediğin de Merve'ye bakmayı kesip beni bekleyen öğrencilerime doğru yol aldım.
***
Güne müdürümüz Levent Beyin yeni başlayan eğitim öğretim yılı ile ilgili yaptığı konuşmayla başlamıştık. Oldukça sevecen bir adamdı ve öğrencileri sıkmamak için kısa kesmişti. Lakin aynı şeyleri baş müdür yardımcımız Doğan Bey için söyleyemeyecektim. Müdür Beyden sonra mikrofonu eline alıp çocuklara tehditle karışık birçok şey sıralamıştı. Bunlardan bazıları formalar düzgün olacaktı, sigara içilmeyecek, dersten kaçılmayacak gibi uzunca bir listeydi. Aslına bakarsanız söylediği her şeye katılıyordum ama söyleyiş tarzı pekte uygun değildi. Hele bir grup ergene bu tarz da söylenmesi onların yapmayacağı varsa da yaptırırdı.
Konuşma bittiğin de çocuklar sırasıyla sınıflarına çıkarken bizde öğretmenler odasına geçtik. Konuşmalar ve törenle ilk ders zili birazdan çalacaktı. O yüzden ilk dersi kaçırmıştım ama olsundu. Daha önümde uzunca bir gün vardı.
İkinci ders zili çaldığında derse gitmek için hazırlanmıştım ki evrak işlerini çıkmasıyla bu planımda suya düşmüştü. Evrak işlerini hallettikten sonra zümre toplantısı olmuştu. Toplantı esnasında program dağılımda yaşanan eksiklikleri giderelim derken dördüncü ders zili çalmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tevekkül-ü Aşk
Spiritual-TAMAMLANDI- Tevekkül, yalnızca Allah'a olandır. Bir tek O'na teslim olmak ve bir tek O'ndan beklemek her şeyi. Bunun bilincin de olan bu iki insan da Allah'ın onlara nasip ettiğinden öteye gidemeyeceklerdi. Çünkü aşk, ansızın kapıyı çalıp yavaşça...