Zil tüm okulda yankılanırken çoktan eşyalarını toparlayan öğrenciler bu anı bekliyormuş gibi sıralarından hızla kalkıp bir an önce okulu terk etmek için uğraşıyorlardı. Sınıf birkaç saniye, okul birkaç dakika içinde boşaldığın da gören de onlara burada işkence yaptığımızı sanırdı. Onların bu hali beni gülümsetse de bir yanım da onlara okulu sevdirmek, buranın sadece ders işlenen bir kurumdan daha fazlası olduğunu göstermek istiyordum ama bu sadece benim çabalamamla nereye kadar gider bilmiyorum. Yine de elimden geldiğince onlara sadece edebiyat anlatmanın ötesine geçip, dersi daha eğlenceli hala getirmek ve her türlü sıkıntı da yanlarında olduğumu göstermek için çabalıyordum ve inşaAllah bundan sonra da çabalayacaktım.
Sınıftan çıkıp öğretmenler odasına geçtiğim de birkaç öğretmen çıkmak için hazırlanıp giderken, bazıları benim gibi daha yeni giriyordu odaya. Ortada dönen muhabbete kulak kabarttığım da Kadir'den bahsediyorlardı. Daha doğrusu Kadir'in kavga etmiş olduğundan, serseriliğinden, hiç akıllanmayacağından başlayan konuşma Kerem'in onunla nasıl arkadaş olduğuna kadar varmıştı. Anladığım kadarıyla Kerem'in varlıklı, saygıdeğer bir aileden gelmesi ile Kadir'in normal gelirli bir aileye sahip olmasından dolayı yaptıkları bu ayrımı çok çirkin bulmuştum.
"Mustafa Bey Kadir'in kavga ettiğini gözlerinizle gördünüz mü?" Dolabıma kitaplarımı yerleştirirken kurduğum cümle ile susup bana döndüklerini yandan görüyordum.
"Görmeme ne gerek var hocam. Siz yüzünü görmediniz mi?"
"Gördüm ama bu onun kavga ettiği anlama gelmiyor. Hem sorduğumda da kavga etmediğini söyledi."
Son sözümle bu konuyu konuşan küçük gruba döndüğüm de yüzlerinde eğlenircesine bir gülümseme oluşmuş ve Zeliha hanım " Ah Nazlı, onların her söylediğine inanma. Ayak üstünde on tane yalan söylerler." dediğin de hemen yanında oturan Sevil hanım da "Daha çok yenisin bu meslekte, böyle hemen inanman çok normal" dediğin de "Ben öğrencilerime güveniyorum." demiştim. Bu sırada Nurgül hoca yanıma gelip beni bu ortamdan uzaklaştırmak istediği her halinden belli olan şekliyle "Haydi Nazlı beraber gidelim. Seninle konuşmam gereken önemli şeyler vardı." deyip beni odadan çıkartmıştı. Sinirden deliye döndüğüm de elim de olsa gidip üçünün kafasını birbirine vurmak ve o içi boş kafataslarını kırmak istiyordum.
Nurgül hocanın sakinleşmem için kurduğu cümleler işe yaramış ve ilk sinirim üzerimden atınca Meltem'i almak için odasına beraber gitmiştik. Meltem'i masasında oturmuş önündeki dosyaları düzenlerken bulurken bizimle gelmeyeceğini de öğrenmiştik. Bir öğrencinin velisiyle muhakkak görüşmesi gerektiğini ve velinin çalıştığı için saat 17.00'da gelebileceği için onu bekleyeceğini söyleyince Nurgül hocayla "kolay gelsin" deyip çıktık.
Okuldan ayrıldığımız da Nurgül hocanın kahve teklifini kabul edip onunla birlikte yürümeye koyuldum.
***
Ürgüp de başka kahve içilecek yer yokmuş gibi bu masal kentine daha ilk adım attığımda geldiğimiz yerdeydim.
O adamın otelindeydim.
Geçen sefer hayranlıkla dinlediğim hikayelerinin şimdi sahiplerini bilerek buradaydım.
Otelin lobisine adım attığım da her yanımı yine tarif etmeyi beceremediğim, daha önce hiç tatmadığım duygular sarmaya başlamıştı. Bu ruh haline girdiğim şu vakitlerde tanıdık bir duygu olan korku da onlarla birlikte baş gösteriyor ve bu işi iyice çekilmez kılıyordu.
Dikkatimi yerde serili duran, alt rengi bordo olan dokuma halıya hayran hayran bakarken duyduğum sesle başımı kaldırdım.
"Hoş geldiniz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tevekkül-ü Aşk
Spiritual-TAMAMLANDI- Tevekkül, yalnızca Allah'a olandır. Bir tek O'na teslim olmak ve bir tek O'ndan beklemek her şeyi. Bunun bilincin de olan bu iki insan da Allah'ın onlara nasip ettiğinden öteye gidemeyeceklerdi. Çünkü aşk, ansızın kapıyı çalıp yavaşça...