Poyraz ailesi kadınları cumartesi günü yapılacak olan söz için bohça hazırlıyorlardı. Ürgüp'ten gelen evin geri kalanının getirdiği el emeği, göz nuru çeyizlikleri özenle bohçalara koyuyor, onları süslemekle meşgul oluyorlardı. Kadınlar bu işi yaparken erkekler ise dışarıya Cuma namazını kılmak için Hacı bayram Veli camisine gitmişlerdi. Namazın ardından Yusuf ve Tarık işlerinin olduğunu belirtip diğerlerinden ayrıldılar. Ulustan Mert'in ofisinin olduğu Meşrutiyet caddesine gittiler. Mert'te Kocatepe camisinde Cuma namazını kılmış, ofisine yeni gelmişken hemen ardından Tarık ile Yusuf içeriye girdiler. Birkaç dakikalık hoşbeşten sonra Mert'in emniyetten tanıdığı olan arkadaşı Arif geldi.
Arif de içeridekilerle tanıştıktan sonra Mert başlarındaki belayı ona anlatmaya başladı. Zaten Mert, daha öncede Yusuf'un isteği üzerine o adamları araştırırken Arif'ten yardım istemişti ama ayrıntıları bilmiyordu. Şimdi ise ona her şeyi anlatıyorlardı. Arif olayı sessizce dinledikten sonra neler yapılabileceği üzerinde konuştular. Bir saate yakın konu üzerinde konuşup birkaç yol bulmaya çalıştılar. Arif onlara yardım edeceğini ama bu konunun oldukça ciddi olduğunu, bu adamların pisliğin teki olduğundan ve ne olursa olsun Yusuf'un polisle görüşmüş olmasının duyulmaması gerektiğinden bahsetti. Yusuf haftaya inşaata başlanacağından ve karşı tarafın herhangi bir şey yapacağından endişe duyduğunu söylerken Arif bunun için önlem alınacağından bahsetti. Konuşma bu şekilde sürüp sonlanırken Arif işinin başına döndü. Mert'te bu tatsız konuları kapatıp arkadaşının yarın olacak sözüne konuyu getirip gergin havayı dağıtmaya çalıştı. Ve bunda da başarılı da oldu. Yusuf'un aklına Nazlı düşmüş ve geriye kalan her şeyi unutmuştu.
***
Arıkan ailesinde de yarın yapılacak söz için bir telaş vardı. Nihal abla tüm kızları oturturmuş ellerine de birer makrome ipi vermiş yarın sözde hediyelik için anahtarlık yaptırıyordu. Daha doğrusu bu işi becerebilen sadece kendisiyle Betül'dü. Cansu ile Gamze yine yavaşta olsa bir iki tane yapmayı başarmışlardı ama Nazlı tam bir fiyaskoydu. Zaten hiçbir zaman el becerisi gerektiren işleri yapmakta başarılı olmamıştı. Başarılı olmak için de hiç çaba sarf etmiyordu. Ablası ona umutsuz vaka gibilerinden bakarken o da "Ne yapayım. Olmuyor işte" deyip elinde karman çorman yaptığı ipleri ortaya attı. Bir süre onları izlese de sonra sıkılıp odasına geçmişti. Yatağına uzanıp tüm bu hengamenin bitmesini istiyordu. Sanki tüm bunlar olmadan yüzük takınılmıyordu. Bu kadar şeye ne gerek olduğunu anlayamasa da el mahkum ayak uydurmak zorundaydı.
Oda da ne kadar tek başına kaldı bilmiyordu ama biraz sonra Cansu gelip yarın için kurabiye ve kapkek yapacaklarını mutfağa gelmesini isteyince mecbur kalktı yerinden. Mutfakta kurabiyeleri yapıp üzerine beyaz şeker hamurunu yerleştirdiler. Onun üzerine de isimlerini yazarlarken bu ince işleri ablası ve Betül hallediyordu. Diğerleri ise poşetleyip kurdele bağlıyorlardı. Mutfakta yapılan hazırlıklarda bitince hep birlikte söz masasını hazırlamaya koyuldular. Ablasının dün akşam evde yaptığı yuvarlak çiçekli tagı masasının arkasına koyduktan sonra masanın altındaki halıyı kaldırdılar. Masanın üzerine serdikleri örtünün üzerine jardinyerleri mumlukları ve vazoları koydular. Her birini nasıl koyacaklarını düşünüp sonunda güzel bir söz masası elde ettiklerinde saatte akşamı gösteriyordu. Betül ile Cansu evlerine giderlerken diğerleri de kendini koltuğa atmış ve tüm günün yorgunluğunu çıkartmaya çalışıyorlardı.
***
Söz günü çatıp gelmişti. Evde son zamanlar hiç eksilmeyen o telaş bir tık daha artarak varlığını sürdürürken köyden gelen babaannemle halam da bu hengameye ayak uydurmuştu. Bu sırada bizim kızlarda geldiğinde hazırlanmak için odaya geçmiştik. Söz alışverişinde aldığımız pudra rengi elbisemi giydikten sonra Cansu ve ablam her ne kadar istemesem de hatta ve hatta kaçmaya çalışsam da yine de oldukça hafif bir makyaj yaptılar. Ardından şalımı da ablam yaptıktan sonra hazırlanmıştım. Benden sonra da hem kızlar, hem de diğer ev ahalisi kıyafetlerini giymiş hazırlanmıştı. Şeker portakalı da giymiş olduğu tüllü elbisesiyle ortalıkta koşturup duruyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tevekkül-ü Aşk
Spiritual-TAMAMLANDI- Tevekkül, yalnızca Allah'a olandır. Bir tek O'na teslim olmak ve bir tek O'ndan beklemek her şeyi. Bunun bilincin de olan bu iki insan da Allah'ın onlara nasip ettiğinden öteye gidemeyeceklerdi. Çünkü aşk, ansızın kapıyı çalıp yavaşça...