54- Bohça

1.6K 160 8
                                    


Annemler geldiğinde neredeyse yatsı ezanı okunacaktı. Birkaç yerde durarak ve yavaş yavaş gelmişler. Melek teyze ile Mustafa amca her seferinde tüm misafirperverlikleriyle karşıladıklarında bizimkiler biraz mahcup oluyordu. Zaten babam rahatsızlık vermemek adına otelden yer ayırtmıştı ama bunu duyan Mustafa amca da Melek teyze de hemen karşı çıkarak bu konuyu kapatmışlardı.

Biraz salonda hep birlikte otursak da ardından Mustafa amca, babam, Yakup eniştem ve Murat eniştem atölyeye geçtiler. Annemlerde yarın gidecek bohçaların gelirken valizlerde bozulma ihtimaline karşı süslemediklerini söyleyince hep beraber valizleri arabadan alıp benim odama götürdük. Böyle saçma işlerden ne kadar kaçarsam kaçayım yine de gelip beni buluyordu.

Annemle teyzem oda da valizleri açıp Melek teyzeye ve odaya gelen kızlara gösterirken bir yandan da onların fikirlerini alıyorlar, sayıları hakkında yeterli olup olmadığını soruyorlardı. Yatağımın üstünde şeker portakalı ve Merve ile oturmuş, bu sohbete mecbur katlanıyordum.

Bir süre sonra Melek teyze odanın darlığından dolayı annemle teyzemi alıp aşağıya götürdüğünde annem "Siz de bunları güzelce bohçalayıp süsleyin" deyip gitmişti. Buradaki siz kısmını kesinlikle üzerime alınmıyordum. Her ne kadar özellikle bana bakarak demiş olsa da.

Zaten hemen onların ardından kalabalık yapmamak için Tuğba ile Dilek de odadan çıkmıştı. Ablam Yüsra ile Merve'yi de oyun oynamaları için odadan çıkartınca odamın aslında küçük olmadığını insanların çok olduğu bu şekilde anlaşıldı. Yani en azından kendi kendime bu durumu açıklığa kavuşturdum.

Ablam, Neslihan ve Meltem oturmuş bohçaları düzenlemeye başladıklarında ben hala yatak da oturuyordum.

"Nazlı sen hiçbir şey demedin. Beğendin mi aldıklarımızı?"

Ablamın sözlerini "Güzelmiş hepsi" diye geçiştirdim.

Bu sırada teyzem odaya girip bohça ayarlamasında son dakika yapılan bir değişliği haber vermek için gelmişti. Onları umursamayıp yatağımın başında duran kitabımı alıp sırtımı da duvara yaslayıp okumaya başladım. Daha ikinci cümleye yeni geçmiştim ki teyzemin sesini işittim.

"Nazlı, sen ne yapıyorsun?"

"Kitap okuyorum."

Soruyu oldukça sakin bir şekilde cevapladığım da teyzem bana inanamaz gibi bakıyordu.

"Peki biz ne yapıyoruz Nazlı?"

Sesinde sabır dilermiş gibi bir ifade vardı.

"Şu bohça saçmalığıyla ilgileniyorsunuz teyzeciğim."

"Saçmalık mı? Farkındaysan bunlar senin nişanlın ve ailesi için."

Artık dayanma sınırımı aşmıştım. O yüzden daha fazla susamayacaktım.

"Farkındayım teyze ama sende biliyorsun ki ben böyle şeyleri sevmiyorum. Kendi nişanımda da beni zorla alışverişe götürdüğünüz zaten. Giymeyeceğim, almayın, istemiyorum dediğim bir ton şey aldılar ve siz de aldırtınız. Şimdi bunlar da aynı şekilde olacak. Hayır, Yusuf'un gardırobunu yeniden mi dizmeye karar verdiniz? Orda hiç yoksa 12-13 çift çorap var. Yusuf'un çorabı mı kalmamış?"

"Adet bunlar. Hem onların sana getirdikleri bohçanın altın da mı kalacaktık?"

"Kendinize daha yararlı adetler mi edinseniz acaba?"

Buraya harcanan parayla birkaç fakiri doyurup üzerine başına giyecek alırdık. En azından bir hayır işlemiş olurduk. Kendi içimden söylenmeye devam ederken teyzem de dışından bana söyleniyordu. Olaya ablam el atıp teyzemi sakinleştirerek odadan çıkardı.

Tevekkül-ü AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin