9- Suya düşen damla

5.3K 447 24
                                    



Başımdaki hafif ağrıyı görmezden gelerek Neslihan ve Dilek ile salonda oturmuş muhabbet ediyorduk.

"Ee öğretmen hanım öğrencilerle ilk gününüz nasıl geçti?"

Neslihan'ın sorusuna önce tebessüm edip sonra konuştum.

"Oldukça heyecanlı ve güzel"

"Güzel olmasına sevindim."

Neslihan'ın ardından Dilek konuşmuştu.

"İlk günden fazla yormamışlardır inşaAllah"

"Beni değil de seni yormuşlar gibi gözüküyor."

Resmen bütün enerjisi sömürülmüş gibi duruyordu karşım da.

"Ay hiç sormayın. Öğrencilerim beni çok özlemiş. Canımı çıkardılar."

İlkokul öğretmeni olmak gerçekten zordu. Aynı anda 30 tane çocukla ilgilenmek ve hepsine aynı ilgiyi alakayı sunmak her yiğidin harcı değildi. Bu yüzden değil miydi zaten mesleği sevmeyenlerin çektiği eziyet. Gerçi onlarda sevmiyorsa neden tercih etmişti? Bu soru bir köşe de duradururken kızlarla biraz daha muhabbet etmiştim. Lakin muhabbet okuldan, öğrencilerden çıkıp dedikodu boyutuna doğru yaklaşırken kibarca yanlarından ayrılmıştım.

Odama çıkacakken mutfaktan Meltem'in sesini duymamla oraya yöneldim. Onu Melek teyze ile birlikte yemek hazırlarken bulmuştum.

"Kolay gelsin"

"Teşekkürler"

"Sağol kızım"

Aynı anda farklı kelimeler ile verilen cevabın ardından "Yardım edilecek bir şey var mı?" diye sormuştum. Melek teyze "Aslında bir cacık salatası yapsan makbule geçer kızım." dediğinde "Olur" deyip tezgahın üzerinde yıkanmış bir vaziyette beni bekleyen salatalıkların yanına gittim. Gitmesine gittim de hayatımda bir elin parmağını geçmemiştir benim cacık salatası yapmam. Keşke bunun yerine başka bir şey verseydi diye geçirsem de mecbur yapacaktım. Şimdi ben bunu yapmayayım desem ayıp kaçardı sonuçta. O yüzden bir elime salatalığı bir elime bıçağı alıp zorlu bir savaşa giriştim.

Büyük cam kaseye doğradığım salatalıklara bakarken sanki birazcık yani azıcık büyük olmuşlar gibiydi ama öyle çok da göze batacak bir durum yoktu. Sonuçta bu şekilde de yenilebilirdi. Hem zaten dediğim gibi hafiften büyük olmuştu o kadar.

"Nazlı yoğurdu getirdim."

Meltem yanıma yoğurt tenceresiyle geldiğin de tencereyi yavaşça tezgaha bırakıp salatalıklara bakmaya koyuldu. Bir süre salatalıklara baktıktan sonra bana dönüp "Sence de biraz küçük olmamış mı?" dediğin de sesindeki kinayeyi 10 metre öteden anlayabilirdiniz.

"Hiçte bile"

Kendimi gereksiz bir savunmaya soktuğum da Meltem hayretle bana bakıyordu.

"Göz var izan var canım." dedikten sonra ekledi. " Bu kadar büyük doğramak için baya uğraştın herhalde"

"Aslına bakarsan çok zorlamadı beni."

Sözlerim üzerine hafifçe kıkırdayıp " Daha önce hiç cacık yaptın mı?" diye sordu.

"Tabii ki de yaptım."

Kendimden o kadar emin söylemiştim ki bana inanmayan gözlerle bakıyordu.

"Yani bir iki kere yapmıştım... önceden."

Bunu oldukça sessiz bir şekilde itiraf ettim.

"Tamam şöyle yapalım istersen. Ben bunları biraz küçülteyim sende masayı hazırla"

Tevekkül-ü AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin