🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿
Medyadaki müzikle dinleyin isterseniz...
Arkadaşlar rica etsem satır aralarında duygu ve düşüncelerinizi bildirseniz ve beğeni verseniz...
Arkadaşlar yoğun olduğum için, yorumlara bile dönemedim kusuruma bakmayın lütfen...
Ama bu bölüm dönerim inşallah...
Bekliyorum güzel yorumlarınızı inşallah...🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿
Cihangir beyden...
Yatak odasının balkonunda sandalyeye oturmuş güneşin doğuşunu izliyordum... Hicran sabah namazını kılıp, bana kahvaltı hazırlamak için mutfağa ineceği vakit
" evdekiler bu saatte kalkmaz Hicran.
Kahvaltıyı buraya, balkonda ki masaya hazırla. Güneşin doğuşunu izleyerek seninle başbaşa bir kahvaltı yapalım. Mutfakta veya bahçede yapsak rahat olamayız. Her an bir yerlerden birileri çıkabilir. Ama buraya kimse giremez ve göremez..." dedim.O'da yine her zamanki asil ve vakur tavrıyla" olur beyim hazırlarım.
Var mı özel bir istediğin?" diye sordu
" kafana göre takıl Hicran. Senin her yaptın zaten lezzetli ve güzel oluyor..." dedim.
Bende de balkona çıkıp huzuru solumaya başladım.Aradan geçen kırk dakikanın sonunda Hicran elindeki kocaman tepsi ile balkona geldi.
Şık ve güzel örtüyü serdikten sonra, kendi elleriyle yaptığı zeytin, reçel, peynir, helva, kahvaltılık sosların çeşitlerini bir bir sıraladı. Tereyağı, bal, pastırma ve patates, patlıcan, biber, kabak kızartmasını birde kıymalı yumurtayı ve evden hiç eksik etmeden yaptığı lezetli kurabiye ve kek çeşitlerinden de masaya koydu.
Tabii ki yanında tandır ekmeği ve yufka ekmeği de vardı.
İkimize de servisi açıp" beyim ben çaydanlığı alıp geleyim" diyerek hızlıca odadan çıktı.Şaşkındım bu kız ne kadar pratikti böyle. Kısacık zamanda masayı çeşit çeşit donatmışttı. Hoş zaten hep böyleydi ve pratikti.
Ben düşüncelere dalmışken Hicran elinde çaydanlıkla geldi ve çayları servisi yaptıktan sonra her zaman ki ağır ve usturuplu halleri ile tam karşı tarafımda ki sandalyeye oturup
" başlamamışsın beyim... Başlasaydın keşke. Afiyet olsun..." dedi." Sana da afiyet olsun Hicran" diyerek büyük bir iştahla kahvaltımı yapmaya başladım ama bir gözüm daima Hicran'ım da idi. O'da ara ara başını kaldırıp bana bakıyordu. Göz göze gelince utanarak başını eğiyordu.
Çok hoşuma gidiyordu bu halleri...Altı ay önce bu günleri bana deseler asla ve asla inanamazdım..." Yok artık daha neler...?"derdim.
Ama şu anda karşımda oturan güzeller güzeli karımla birlikte başbaşa kahvaltı yapıyorduk.Sessizliği bozmak için ve Hicran'la sohbet etmeyi çok sevdiğim için
" Hicran her çiçeğin bir anlamı vardır. Sende biliyormusun ?" Dedim gözlerinin içine bakarak." Elbette var beyim hiç olmaz mı?
Çiçeklerin, ağaçların, yeşilliğin olmadığı yerde insanlar da yaşayamaz...
Çünkü çiçekler, doğanın süsü olduğu kadar biz insanların hayatında da çok önemli bir yere sahiptir. Bahçelerimizde, evimizde, iş yerimizde... en güzel iç açıcı süstür...
Bazı kadınların adları bile çiçek adı olur..." dedi ve başında ki kırmızı oyalı yazmasını tutarak, ucunda ki o naif elleriyle işlediği çiçek motiflerini göstererek
" hatta biz kadınların oyasında bile dile dökemedikleri duygularının dili olur ve şekillenir çiçek motifleri... Bazende eşimize ve sevdiğimize aşkımızı, sadakatimizi, bağlılığımızı, O'ndan ayrı olmanın verdiği onulmaz acıları anlatmak için mendile işleriz..." dedi dolu dolu gözleriyle.Mektupları ve mendili bulup bulmadığımı merak ediyordu ve açık açık soramıyordu.
" Bu mendildeki boynu bükük gelincik çiçeği benim beyim..." diye yazmış ve bu yazdığı yüreğimi sızlatmıştı.
Şu an ki masum halide yüreğimi sızlatıyordu. Ama bu mektup ve mendil olayını en güzel şekilde sonuca ulaştıracağım. Böyle sadece
" okudum, tamam haberim var..." diye sıradan geçiştirmeyeceğim. Çünkü benim için çok kıymetliydi ve özeldi o mektup ve mendil...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sabr-ı Sükut 5. Seri ( Hicran ) TAMAMLANDI
Tiểu Thuyết ChungNOT:ÇALINTI VEYA EN UFAK BİR KOPYALAMA DURUMUMDA AVUKAT KUZENİM VE ABLAM TARAFINDAN GEREKEN TÜM YASAL İŞLEMLER YAPILACAKTIR... KURGUMUN HİÇ BİR KURUM VEYA KURULUŞLA ASLA VE ASLA EN KÜÇÜK BİR İLGİSİ YOKTUR TAMAMEN HAYALİDİR... 1960 yılında İzmir'in...