Rabbim'in Şahitliğinde Yaşamak /16

4.1K 422 260
                                    

Okuyan yok mu hikayeyi yorum pek yok. Şayet okuyan yoksa geri yüklememin bir anlamı yok gibi. Ben yoğun istek üzerine tekrar yüklüyorum... Bundan sonra nasip olursa Asiye ve Osman'ın hikayesini yükleyeceğim yoğun istek üzerine...

🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿

Medyadaki müzikle dinleyin isterseniz...

🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿

Duyduklarımla yerdemiydim yoksa göktemiydim bilemez bir haldeydim.
Gecemiydi yoksa gündüzmü onu da bilemez bir haldeydim.

Aylardır benim için nereden doğup nereden batıyordu bu güneş ? Onu bile unutmuş gibiydim.
Günlerim, aylarım, vakitlerim, hayatım birbirine girmişti bu mahpushanede.
Ve hergün yeniden duyduklarımı, yaşadıklarımı kaldıramaz olmuştu şu küçücük bedenim.

Delirmiş gibi elini duvara vurarak bağıran Cihangir beyin önüne geçmiştim, hemde hiç tereddüt etmeden, dayanamayarak...
Bu deli cesaretime ben bile şaşırmıştım.
Bedenimi yumruk attığı duvara siper etmiştim resmen.

Çünkü sol elinin üzeri parçalanmıştı adeta. Zaten yaralı olan elinden kanlar akıyordu yine.
Ve ilk defa bile isteye elini tutmuştum. Ama nasıl tutmuştum?
Resmen benim küçücük ellerim o koca yumruğundan nasibini almıştı ansızın önüne geçince.
Avuç içlerim sızım sızım sızlıyordu.
Benim O'nu tutmama çok şaşırmıştı.
Ama sakinleşir gibi de olmuştu. Nefes alış verişinden belliydi.

Ağlıyordum yine. Çünkü neler oluyordu böyle ?
Ve ne oluyorsa aylardır beni de Cihangir beyi de çok yıprattığı belliydi.
Ağlayan bana bakarak adeta yine ateş saçıyordu gözleri.

Tiyereyen sesimle " sen ne yapıyorsun Allah aşkına beyim? Sen hiç canına acımaz mısın?
Akşamdan beri mahvettin elini. Şu anda sinirinle ve sıcağıyla hissetmiyorsun ama kırılmış veya çıkmış bile olabilir elin bu kadar darbeyle..." dedim.

Daha halen avuçlarımın için de olan yumruğuna bakarak " sanane benim elimden ? Sana hesap mı vereceğim Hicran ? Hani daha önce defalarca ve bugün nikahtan öncede söz
vermiştin ' beyim söz veriyorum senin dediklerini, yaptıklarını sorgulamayacağım...'diye.
Ne çabuk unuttun? Yoksa o sözlerde mi bir oyundu Hicran ?" dedi bağırarak.

Hiç düşünmeden " evet öyle sözler verdim beyim ama seni şu halde görünce vicdanım sızladı..." dedim.

Alayla bana bakarak " vicdanın sızlamış. Bende öyle umuyordum Hicran... " dedi.

" Bana istediğini söyleye bilirsin beyim . Ama ben kendimi ve kim olduğumu biliyorum. Hakkımda düşüncelerin değişmez ne desemde. Çünkü beni kafana öyle kazımışsın sen..."

" Benim işlerime karışmamayı, sorgulamayı öğreneceksin Hicran.
Bu son uyarımdır sana bilesin..."

" Sen hep böylesin beyim daima kendine zarar veriyorsun... Bu eve geldim geleli çok iyi tanıdım seni. Belki şu hayatta benim kadar yakından tanıyanın yoktur. Konuşmana gerek yok gözlerinden, bakışlarından, kelimelerini söyleyiş tonundan, sinirlenince karşında ki insanı dinlerken tek kaşını kaldırmış olmandan, nefes alıp verişinden...
Zehir gibi çay ve kahve istemenden...
daha böyle uzar gider.
Kısacası çok iyi tanıyorum.
Ama sen beni tanıyamadın aylardır.
Ve beni görmek bile istemediğini de biliyorum..." dedim yutkunarak.

Dediğimle dalgın dalgın yüzüme bakarak iç çekti.
Hemen kendine gelerek " vay be Hicran. Sen sessiz sakin ve içine kapanık bir kızsın ama öyle bir konuşuyorsun ki bazen az ve öz anlamlı... Ama bu yılanlıkların bana sökmez. Şimdi benim elim için mi üzüldün sen ?" Dedi.

Sabr-ı Sükut 5. Seri  ( Hicran ) TAMAMLANDI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin