Çok Da İyi Yaptım

5.3K 449 101
                                    

Kumru'nun kapısının önünde dikilirken açıp içeriye girecek kuvveti bulamıyorum kendimde. Devriyeye devam. Biz eve dönüyoruz. Başımı iki yana sallayıp göz kapaklarımın arasındaki Ali Kemal'in silüetinin yok olmasını sağlamaya çalışıyorum. Kapıyı aralayıp içeriye girdiğimde Kumru'nun kaşlarının çatılı bir halde yatakta iki büklüm yattığını görüyorum.

Çaresiz derdimin sebebi belli. Dermanı yaramda arama doktor.

İyi değilim. Karşımda dokunmama ihtiyacı olan bir çocuk varken dün geceyi zihnimden atamamak, bana yakışmıyor. Kaşlarımı çatıp yüzümü sıvazlıyorum kendime gelebilmek için ama elim yüzüme değdiği an aklıma gelen tek şey Ali Kemal'in yarasına pansuman yaparken önüme gelen saçın onun hastası olduğum parmakları tarafından kulağımın arkasına sıkıştırılması oluyor. "Vuracağım ağzına bir tane. Kendine gel artık." Kısık ve baskın bir sesle kendimi azarlamam, Kumru tarafından duyuluyor olacak küçük bir kıkırtı duyuyorum. Bu beni anında dün geceden çekip çıkarırken dikkatimi güçlükle de olsa anda toplayabiliyorum. "Konuşayım mı babamla, atsın sana da bir yatak yanıma."

Söylediği şey yüzümde sahici bir gülümseme yaratıyor. "Bazen, kesinlikle senin değil ama bazı hastaların ilaçlarına ihtiyaç duyduğum olmuyor değil. Hemşirelere Allah için açın bir damar yolu dememek için dilimi ısırıyorum." Sesimin canlılığı Kumru'nun da kaşlarının hafifçe düzelmesine neden olduğunda birkaç adım daha atıp yanındaki sandalyeye oturuyorum. "Nasılsın görüşmeyeli?" Omuz silkiyor soruma. "Bıraktığın gibiyim. O şey hala içimde." Teklemeden kurduğu cümle bir an nefesimi kesiyor. Gözümü bile kırpmadan yüzüne baktığımı fark etmiş olacak, o güzelliğinden ve yaşından beklenmeyecek bir gülümseme beliriyor kurumuş dudaklarında. "Bildiğini biliyorum." Beni beklemeden kurduğu cümle ile tuttuğumu fark ettiğim nefesimi usulca bırakıyorum dudaklarımın arasından. "Biliyorum. Sen ne zamandır biliyorsun?" Yüzünden silmediği muhtemelen farkında bile olmadığı gülümseme ile yüzüme bakmaya devam ediyor. "Kimden demeyecek misin?"

Sorduğu soru kaşlarımın çatılmasına neden oluyor. Tavrı o kadar dokunuyor ki bana, ben onu değil o beni kontrol ediyor gibi hissediyorum bir an. "Demeyeceğim Kumru. Sen istersen söylersin kimden olduğunu." Böyle diyorum ama içim kaynamaya devam ediyor. Gerçeği öğrenmek için çıldırıyorum ama dün Onun da dediği gibi mutluluk veren cehalete tutunmak istiyorum sanki.

Şüphelerimin doğruluğu yüzüme vurursa bununla nasıl başa çıkarım bilmiyorum.

Böyle düşününce bakışlarımı Kumru'dan çekip birkaç saniye düşünüyorum ve meslek hayatım boyunca cinsel istismara uğramış kaç tane vakam varsa, kaç ensest vaka ile çalıştıysam hepsi gelip oturuyor karşıma. Bütün çocuklardan az ya da çok etkilendiğimi hatırlıyorum ama Kumru ile aniden kurduğum ve ta fakültenin ilk gününde bize öğretilmesine rağmen engelleyemediğim bağı fark ediyorum. Bu farkındalık aniden oturduğum yerden kalkmama neden oluyor. Ani tepkim Kumru'nun da dikkatini çekmiş olacak, farkında olmadığını düşündüğüm gülümsemesi siliniyor yüzünden. "Ne oldu?" Çatık kaşlarım altından yüzüne bakıyorum. Bir an ne diyeceğimi bilemiyorum Ona. Sessizce başımı iki yana sallıyorum.

Etik davranıp vakayı devretmem gerektiğini biliyorum ama içimde kaynayan bir yer engel oluyor bunu ona söylemeye. "Acil bir işim vardı. O geldi aklıma." Kumru kaşlarını havalandırıp bakıyor yüzüme. "İşinin ben olduğumu düşünüyordum." Başımı bir kez eğip onaylıyorum onu. "Öylesin elbette. Ama bu başka işlerimin de olduğu gerçeğini değiştirmiyor." Kumru ile konuşacak kadar kafamı toparlayamayacağımı anladığımda, kendini bana açmaya ilk defa bu kadar yakın olan çocuğu ardımda bırakmak için sırtımı dönüyorum ama Kumru'nun sorduğu soru ile atmaya niyetlendiğim adım havada kalıyor.

Leyla'ya KadarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin