Sinan Özen ~ Evlere Şenlik
Ahmet Kaya ~ Diyarbakır Türküsü"Böyle damdan düşer gibi olacak iş mi Kenan! Allah aşkına sen yapma bari."
Babam, sanki durduk yerde evlenmeye karar veren benmişim gibi, öfkeli bakışlarını üzerime çevirdiğinde yerimde huzursuzca kıpırdanıyorum. Nasıl aldın benden bu zevki sen? Nasıl kıydın? Ali Kemal'in iki gün önce, sabah Babür'e nefes aldırabileyim diye hızlıca hazırlanıp evden çıkmadan hemen önce aldığım duş ve üzerimdeki bornozuna bakıp iç geçirerek kurduğu cümle, hiç olmaması gereken bir anda, hiç olmaması gereken bir yerde zihnimde patlayınca tırnaklarımı boynuma geçiriyorum bilinçsizce. Benim aklıma tırnaklarımızı daha önce nereye geçirdiğimiz geldi. Üff bayılıyorum şu cayır cuyur hallerinize. Koltukta rahatsız bir şekilde kıpırdayıp içimde susmayan ama yanımıza gelecek cesareti olmadığından dışarıda göremediğim Bahar'ın huzursuz etkisinden kurtulmaya çalışıyorum.
"Seviyorlar işte Hasan çocuklar birbirlerini. Önlerinde duracak değiliz ya!" Babam, asla olması gerekenin bu olduğuna inanamasa da, her koşulda çocuklarının ardında durmayı kendine görev bildiğinden, kendi inanmadığı bir şeye en yakın arkadaşını ikna etmeye çalışıyor. Bu esnada, Deniz elindeki kahve dolu tepsi ile içeriye girdiğinde hepimizin gözleri ona dönüyor. "Hem bak, Mehmet öyle alelacele evlendi de ne oldu? Mis gibi yuvalarını kurdular!"
Hasan amca sağol kızım deyip Deniz'in kendisine uzattığı kahveyi alırken ben kaşlarımı çatıp Deniz'in isteme gecesi annemin bana öğrettiği ve benim hiç hazzetmediğimden aklımda tutmak için kırk takla attığım kahve dağıtma sırasını içimden geçiriyorum sebepsizce.
Aferin Leyla. Çok lazımdı. Bence benim söylediklerim daha eğlenceli, gelsene.
Boynumu kütletip Bahar'ın sesini susturmaya çalışıyorum ve tam bu esnada bana uzanan kahveyi almak için kaldırdığım gözlerim, Ali Kemal'inkiler ile birleşiyor. Hızlıca babamı kontrol edip yüzüme arsız bir şekilde bakınca kaşlarımı çatıyorum. Anladı benimle uğraştığını. Ehehehe. Deniz'e teşekkür ettiğim sırada Hasan amcanın konuşmasını yakalıyorum yeniden. "Yahu Kenan! Bu çocuklar kaç senedir birlikteler. Kaç aydır nişanlılar. Zaten evleneceklerdi. Ha üç ay sonra ha beş gün önce!" Hasan amca bir yudum kahve alınca babam da fincanına uzanıyor. Aslında tam da Hasan amca gibi düşünmesine rağmen, güçlükle inanmadığı bir şeyi savunurken ben çok eminim ki içinden Kuzey'e sövüyor. "Bırak da bir hazmedeyim, kızımın hastane koridorlarında bağıra bağıra." Aşkını haykırmasını diyemiyor. "Kuzey'in bir ay." Bir ay sonra evleneceğiz diye tutturmasını da diyemiyor. Bunun yerine, bir yudum daha kahve içiyor. "Fesuphanallah!"
Dudaklarımı birbirine bastırıp bakışlarımı onlardan çektiğim anda yeniden tam karşımdaki adamla birleşiyor gözlerimiz. Seni kendime ait kıldığım, kendimi sana adadığım o andan hemen sonra, seni en benim hissettiğim şu halini görme şerefini nasıl aldın benden? Ali Kemal'in yemyeşil gözlerine bakarken kulağımda çınlayan sesi bana o kadar yardımcı olmuyor ki, şu anda kalabilmek için harcadığım çaba, hiçbir şeye yaramıyor.
Fincanın sertçe tabağa vurma sesini duyunca bilinçsizce sese dönüyorum ve babamın öfkeli bakışlarını bir kez daha üzerimde buluyorum. Leyla bu sefer Kuzey'in öfkesi değil bu, ben diyeyim. Benden hemen sonra, bana aslında o kadar da sert bakmadığını düşündürecek bir şekilde Ali Kemal'e dönünce, artık yadırgamadığım bir şekilde Bahar'a hak veriyorum. "Hasan amca, ben de birden evlendim. Üstelik kimsenin haberi de yoktu."
"İyi bok yedin oğlum!" Hasan amcanın gözleri yan yana oturan Deniz ve benim üzerimde gezinip rahatsız bir şekilde Alaz'a dönüyor. "Konuşturuyorsun beni kızların yanında. İyi halt ettin çocuğum. Çok iyi bir şey yaptın, aferin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Leyla'ya Kadar
Ficção GeralKim olduğunu görmek için yüzüne bakmak istediğim adamın ilk önce dudakları giriyor görüş açıma ve halinden memnun, gördüklerinden keyif alan bir gülümseme ile karşılaşıyorum. Bakışlarım dudaklarından sıyrılıp gözlerine tırmandığında kısa bir an duru...