Senin İçin Neleri Değiştirebileceğimi Bilmiyormuş Gibi

4.1K 386 60
                                    

Gökhan Türkmen ~ Oysa Ki

Ali Kemal az önce kalktığım koltukta otururken çıkmayı düşündüğümden üzerime giydiğim ceketi bir çırpıda çıkarıp masanın üzerine atıyorum. Hoparlörden gelen mekanik sesin kesilmesini ve  karşımda bir muhatap bulabilmeyi diliyorum ama dördüncü arama da boşa düştüğünde derin bir soluğu koyverip dudaklarımı ısırıyorum. Titremeye devam eden hiçbir uzvumu kontrol edememek beni çileden çıkarmaya başlarken kaşınan ensem de asla yardımcı olmadığından tam tepemde bir topuz yapıp gözlerimi dağınık masanın üzerinde dolaştırıyorum. Önüme uzatılan bir kalemle gözlerim bir anlığına Ali Kemal'e değdiğinde sorgulamadan kalemi alıp saçlarımı sabitliyorum ve beşinci aramayı beklerken iki elimi masaya yaslayıp hafifçe kuvvetimi veriyorum çünkü tek başıma ayakta durmakta zorlanmaya başladığımı hissediyorum. Gözlerimi kapatıp kocaman bir nefes alıyorum. En azından deniyorum.

Tam vazgeçip başka bir yöntem düşünmeye yeltenecekken açılan telefonla kapalı gözlerim anında aralanıyor. "Yenge?" Kulağıma dolan neşeli sesle kaşlarım anımda çatılıyor. Yenge ne be! "Kiminle muhatap oluyorum acaba şu an?" Tam olarak onunla konuşmayıp kendi kendime sorsam da bu soruyu koca bir kahkahayla cevaplanıyor sorum ve benim kaşlarım daha da çatılıyor. "Ya nasıl da başkomiserimin karısısın yenge! O da benimle hep bu ses tonuyla konuşuyor." Gözlerimi kapatıp derin bir nefes alıyorum ve tahmin ediyorum diye mırıldanıyorum. Kuzey'in tahammül sınırlarında gezinen bir tip olduğuna öyle eminim ki. "Adın ne senin?"

"Biz seninle tanışmadık yenge. Burak ben."

"Başka bir zaman mutlaka memnun olacağım Burak ama şimdi Kuzey'i ver bana." Karşı tarafın yol açtığı birkaç saniyelik sessizlik derin bir nefes daha almama yok açıyor. "Yenge, Güven başkomiserim geldi. Ben şey yapayım, ona vereyim olur mu?" En azından tanıdığım biriyle muhatap olmayı tercih ettiğimden başımı sallıyorum ama bunu görmediğini düşünecek halde olmadığımdan adama cevap vermediğimi sonradan fark ediyorum. Ama Burak bu durumu asla önemsemeden aynı şen şakrak sesle benimle tanıştığı için ne kadar memnun olduğundan bahsediyor ve ben bu sırada gözlerimi kapatıp alnımı ovalamaktan geri duramıyorum. "Leyla." Güven'in kendinden emin sert sesini duyduğumda derin bir nefes alıyorum. "Nihayet Güven. Ne oluyor? Kuzey nerede?"

"Nasıl haberin oldu senin?" Sorduğu soru mümkünmüş gibi daha da bozuyor sinirimi. "Bu mu sorun Güven! Benim nasıl öğrendiğim? Eşek başı mıyım ben burada! Ne oluyor diyorum, Kuzey nasıl diyorum, nasıl öğrendin diyorsun bana!"

"Leyla. Sakin." Derin bir nefes alıp dudaklarımı birbirine bastırıyorum. "Şu her durumda sakinliğinizi koruma halinizden nefret ediyorum bazen. Kuzey'i verin artık, timde konuşmam gereken kimse kalmadıysa."

"Veremem. Uyuyor."

Güven'in o sakin ve hiçbir şeyi sallamayan sesi beni çıldırtma noktasına getirdiğinde istemsizce bir elim havalanıp hızla masaya iniyor. "Uyandır o zaman Güven!" Dişlerimin arasından kurduğum cümleye karşın karşı taraftan burundan verilen bir ses gibi gülme sesi geliyor. "Kocan kılıklılık yapma bana. İyi merak etme. Karaciğerinin bir kısmı yok sadece artık. Her nasıl öğrendiysen, bunu da öğrenmişsindir zaten." Kulaklarım uğuldamaya başladığında ne duyduğumu çok da anlamlandıramıyorum ve masadan aldığım kuvvet de yetmediğinde kendimi Ali Kemal'in sandalyesine bırakıyorum. "Grip olmuş gibi bahsetmen çok hoş gerçekten. Ama artık Kuzey ile konuşmak istiyorum. Sesini duymaya ihtiyacım var." Karşı taraftan gelen birkaç hışırtının ardından bıkkın bir nefes verdiğini duyuyorum Güven'in. "Yanında değilim Leyla."

"Bilinci mi kapalı? Ne sizin bu halleriniz ya! Bir sesini duyacağım sadece, versenize şu adamı telefona!"

"Kızım ne bilinci ne kapalısı ya! Konuştun ya sen iki gün önce!" Güven'in cümlesi ile telefondaki bakışlarım istemsizce Ali Kemal'e değdiğinde pür dikkat beni izlediğini görüyorum. İki gün önce mi? Cumartesi günü mü! "Cumartesi konuştum ben Kuzey ile."

Leyla'ya KadarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin