"Saçmalama rica ediyorum ya. Uzmansın sen. Ne nöbeti? Ne işin var burada?"
Ağustos ayında değilmişiz gibi zangır zangır titrememe çok az kala şortun hiçbir yerini kapatmadığı bacaklarımı oturduğum rahatsız tek kişilik koltukta altımda toplayıp, üzerimdeki Ali Kemal'in hırkasından elimi kurtarıp kolçakta duran kumandaya uzanıyorum ve yan tarafa dönüp omuz silkiyorum Hazar'a. "Senin için değil. Evde karnımın içi oyuluyordu ağrıdan." Diğer kolumu havalandırıp takılı duran serumu gösteriyorum. "Ağrı kesici alıyorum."
Hazar gözlerini deviriyor buna ve kanalda akmaya başlayan ve ne anlattığı ile ilgili hiçbir fikrim olmayan diziye çeviriyor gözlerini. "İğne olmuyor muydun sen? Serum nereden çıktı?"
Kız zeki Leyla. İkna olmuyor öyle kolay. "Ne çok konuşuyorsun ya! Acile mi gideyim? O rahatsız pis yataklarda mı yatayım? Bunu mu istiyorsun?"
Hazar derin bir nefes alıyor ve hafifçe doğruluyor yattığı yerden. "Leyla. Yapma. Benim için burada olduğunu biliyorum. Şu halde, şu kılıkta, kıvranıp duruyorsun yanımda. Gerçekten gerek yok. Git lütfen."
Evet Hazar senin için buradayım çünkü psikiyatri servisine refakatçi alamıyoruz. Seni de başka güvenlikli alan olmadığı için başka serviste yaptıramıyoruz ve ben burası ne kadar güvenlikli servis olursa olsun o canavara güvenmediğim için seni yalnız bırakmak istemiyorum. Bunu mu söyleyeyim? Bunu duyunca mı rahatlayacaksın? Çektiğim acı yetmiyormuş gibi vücudumu kaplayan ekstra öfkeyle ayaklarımı yeniden sallandırıyorum ve oturduğum yerde yan dönüp Hazar'a bakıyorum. "Evet Hazar. Senin için buradayım ve burada kalmaya devam edeceğim. Kes artık itiraz etmeyi."
"Neden yapıyorsun bunu? Ben sana yıllarca neler yaptım Leyla neden yapıyorsun? Yeterince ezilmedim, utanmadım mı sanıyorsun?"
Ayağa kalkıp yanımdaki ayaklı serumu da beraberimde ilerletiyorum. Yatağa oturduğumda damar yolu olmayan eline uzanıyorum Hazar'ın. "Yanında olacağıma söz verdiğim için yapıyorum Hazar. Yıllarca yaptığın her şey, ablasını kıskanan küçük bir kız çocuğunun ve devamında atarlı bir ergenin yaptığı aptallıklardı. Onlar ayrı, bu ayrı. Kendine eziyet etmeyi bırak artık. Senin yerinde Bahar ya da Deniz ya da başkası, kim olursa ne yapacaksam, onu yapıyorum. Ekstra bir şey yok." Hazar cevap vermek üzereyken çalan telefonu cebimden çıkarıyorum ve Ali Kemal'in aradığını görünce gülümsüyorum. "Hem bak sayemde pirinç lapası yemekten kurtuldun." Telefonu sanki görmüyor gibi sallıyorum Hazar'a doğru ve oturduğum yerden ayaklanıyorum. "Kahramanımız bize çorba getirdi!"
Hazar'ın bir şey söylemesine müsaade etmeden kalkıyorum yataktan ve serum askısı ile birlikte odadan çıkıyorum. Odadan çıktığımı gören bankodaki hemşire kafasını kaldırıp bana bakıyor ve gülümseyerek verdiğim selamı aynı şekilde alıp yaptığı işe geri dönüyor. Koridorun sonundaki camlı kapı iki yana açılıyor ve ben servisten çıkar çıkmaz asansörlerin önünde oturan adamı görüyorum. Beni görür görmez kalkıyor hemen ve hasar tespiti yapmak ister gibi geziniyor üzerimde bakışları. Karşı karşıya kaldığımızda bir an bile düşünmeden kendine çekiyor beni ve şakağımdan öpüyor uzun sayılabilecek bir süre. "Nasılsın yavrum?" Omuz silkiyorum. Gözleri yanımda dikilen askıya kayıyor ve yüzü buruşuyor. "Çok ağrın var değil mi?"
"Buna öyle ağrı falan diyemezsin Ali Kemal. Allah çarpar valla. İçimi oyuyor bir şey sanki."
Ali Kemal bir kez daha kapatıyor aramızdaki mesafeyi ve yüzümü avuçlayıp alnımı öpüyor bu defa. "İğne olsan daha mı iyiydi acaba?"
Bir kez daha omuz silkiyorum. "Sizde bir damar var Ali Kemal. Huysuzluk damarı. Bak dikkat et, sende de yüzeye yakın. Mehmet'te de. Bahar'da keza." Ali Kemal burnundan verdiği bir nefesle gülüyor. "E Hazar'ı pas geçmemiş çok şükür. Söylenip duruyor. Bir de iğne olsaydım beni pencereden atardı gideyim diye muhtemelen." Ali Kemal başını sallıyor arka arkaya, söylediklerime ikna olduğunu belli edercesine. "Sen n'apıyorsun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Leyla'ya Kadar
General FictionKim olduğunu görmek için yüzüne bakmak istediğim adamın ilk önce dudakları giriyor görüş açıma ve halinden memnun, gördüklerinden keyif alan bir gülümseme ile karşılaşıyorum. Bakışlarım dudaklarından sıyrılıp gözlerine tırmandığında kısa bir an duru...