Yanımda Olacak Mısın?

1.7K 226 23
                                    

Kırmızı alandan çıktığımda karşı duvara yaslı Ali Kemal'i görmemle adımlarım ona çevriliyor. Beni fark ettiğinde duvardaki ayağını indirip hafifçe doğruluyor yerinde ve bu başımı göğsüne yaslamama olanak sağlıyor. "Kurtuldu de."

Göğsünde başımı iki yana sallıyorum. "Döndü. Döndü ama kurtuldu demek için çok erken. Yoğun bakımla görüşüyor arkadaşlar. Tedavisi bir süre orada devam edecek." Az önce öğrendiğim şeyi kime nasıl söyleyeceğim bilmiyorum ama kılavuzumun kim olacağını iyi biliyorum. Başımı kaldırmadan göğsüne yasladığım çenemi hafifçe oynatıp gözlerini yakalamaya çalışıyorum. Gri. Birazdan iyice küle dönecek. "Bir şey daha var Ali Kemal."

Ali Kemal gözlerimi süzüyor aheste aheste ve başını sallıyor birkaç kez. "Hamileymiş değil mi?"

Bir çırpıda kurduğu cümle ile kaşlarım çatılıyor. Buraya getirdiğimizde kanaması olmadığına eminim. Bu şekilde anlamış olamaz. "Nasıl anladın?"

Omuz silkiyor Ali Kemal. "Ortadan kaybolduğu gün, bir şey olduğunu biliyorduk. Ne yalan söyleyeyim ilk aklıma." Devam edemiyor gibi derin bir nefes aldığında, göğsünde durmam ona engel oluyor gibi hissediyorum ve başımı oradan kaldırıp hafifçe doğrulmaya çalışıyorum ama başımdaki tutuşunu sağlamlaştırarak engel oluyor buna. "Kal böyle. Kanım damarımdan çekilecek gibi zaten." Eğilip saçlarımın arasından öptüğünde yeniden yaslıyorum başımı göğsüne ve bu defa kollarımı da doluyorum beline. "Bacağım kadarkenden beri, pizzadaki bütün sucukları ona veriyorum ben. Tostunu ben yapıyorsam, kaşardan daha fazla sucuk koyuyorum. Bayrampaşa'daki Boşnaklara kuru et getirtiyorum, sucuk yaptırıyorum. Burası sucuk kokmuş ne?"

Göz kırparak sorduğu soruyla yutkunuyorum. Daha azını beklemek yanlış olurdu herhalde. Yıllarca o dağlarda, en başta detaycılığı ile hayatta kalmayı becerebildiğini düşünmemek benim hatam. Eğer bu korkunç olay yaşanmasaydı, şu an yatakta, göğsüme yasladığı başını kaldırıp soracaktı bana muhtemelen, Hazar hamile olabilir mi diye. Olmadı öyle.

"Leyla!"

Selim'in sesini duymamla yaslı olduğum vücudun bariz bir şekilde gerildiğini hissediyorum. Belini okşar gibi elimi oynatıp oradan çekiyor ve doğruluyorum Ali Kemal'in göğsünden. Arkamı döndüğümde hiç bekletmeden doğruluyor Ali Kemal ve karnıma sardığı kolu ile yeniden göğsüne yaslıyor beni. "Efendim?"

Selim çocuk acil ile burayı ayıran tüneli geçip yanımıza geldiğinde Ali Kemal'e kısa bir bakış atıyor ama başını eğmek dışında herhangi bir selam vermekten imtina ediyor. "Şimdi haberim oldu. Neden söylemedin?"

Bana doğru attığı bir adım, karnıma dolanmış elleri gördüğünde aksıyor ve bakışları kısaca arkamda homurdanan adama değip yeniden bana çevriliyor. "Çocukta tek uzman değil misin bu saatte?"

Ali Kemal'e rağmen uzanıp kolumu tutuyor ve ben nazikçe onu kurtarana kadar birkaç saniye orada bekliyor eli. "Olur mu öyle şey? İçeride kim var?"

Kapalı kapıya bakıp yeniden Selim'e dönüyorum. "Meryem hoca nöbetçiymiş. O aldı sağolsun, asistanlara bırakmadı. Aşağıdan haber bekliyorlar."

Selim'in dişlerini birbirine bastırdığını görüyorum. "Bilinç?"

Başımı iki yana sallıyorum. "Confuse."

Selim başını hafifçe geri yatırıp bir küfür savuruyor. "İçeriye bir bakacağım. Geliyor musun?"

Gözlerim yeniden kapalı kapıyı bulduğunda dişlerimi birbirine bastırıp başımı iki yana sallıyorum. "Gelmeyeceğim."

Öyle cansız yatıyor ki, onu öyle görmeye daha fazla katlanamayacağım. Selim neden gitmediğimi anladığından anlayışla gülümseyip arkasını dönüyor ve o henüz kapalı kapının şifresini tuşlamayı bitirmeden arkamdan bir tıslama duyuyorum. "Fırsatçı pezevenk." Bedenimi bir külçe gibi Ali Kemal'e yasladığımdan derin bir nefes aldığına şahit oluyorum. "Hayır haksızsam haksızsın de. Çocukçu değil mi bu yavşak? Ne işi var burada?"

Leyla'ya KadarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin