En Güzel Baharımın Çiçeği

6.1K 479 93
                                    

"Bayılıyorum şunun kıvamına ya. Kaç sene öğrenemiyor insanlar bu kurabiyeyi böyle yapmayı biliyor musun?" Deniz'in elindeki kurabiyeye attığı aşk dolu bakışlara Bahar uzanıp bir tane daha aldığı kurabiyeyi ısırarak cevap veriyor. "Abi çikolataları bütün ya inanabiliyor musun!" İki gündür ruh gibi gelip gittiğim eve girdiğimde kendimi motive edecek bir şeyler arayıp sonunda kızların favorisi olan çikolatalı kurabiyelerden yapmıştım. Bu seferkinin tadına henüz bakamamıştım, o ayrı. "Çikolataları geç, bak şu kıvamı var ya. Ben bu kıvamına kalbimi bırakıyorum ya." Deniz ile Bahar'ın kurabiyelerin en güzel yerine karar verme çabasına daha fazla dayanamadığımı kurduğum cümleyle fark ediyorum. "Ali Kemal'i gördüm ben." Bahar'ın ısırdığı lokma boğazında takılı kaldığında öksürmeye başlıyor. Deniz ise elindeki yarısı yenmiş kurabiyeden bakışlarını ayırıp yüzüme bakamıyor. Elimle yüzümü sıvazlayıp derin bir soluğu bırakıyorum dudaklarımın arasından. Bakışlarımı Deniz'in üzerinde toplayıp elimle kurabiyeyi işaret ediyorum. "Pekmez." Arkadaşlarım birbirlerine attıkları bakışları aynı anda bana çevirdiklerinde yanlış yaptığımı anlıyorum. Böyle pat diye söylemeyecektim. "Kıvamını diyorum. O sakız gibi yapan şey pekmez." Deniz belli belirsiz başını salladığında Bahar'ın suya uzandığını görüyorum.

Birkaç saniye mutfakta oluşan sessizliği dinliyoruz. Ardından sözleşmiş gibi üçümüz aynı anda bacaklarımızı toplayıp, dizlerimizi kırıyoruz. Ben kollarımı doluyorum bacaklarımın etrafına. Bahar çenesini yaslıyor bir dizine. Deniz ise kolunu uzatıyor dizinin üzerinden. Bu halimize gülmek istesem de içimden gelmiyor. Birbirlerine attıkları kaçamak bakışları fark etmediğimi düşünüyor olacaklar yaptıkları şeyden vazgeçmiyorlar. "Emniyette karşılaştık." Bahar ağzının içinden homurdansa da herhangi bir şey söylemiyor. "Sütlü filtre değil mi diyor bir de!" Arkadaşlarımın yüzüme manasız bir şey söylüyormuşum gibi attıkları bakışları yakaladığımda kendime geliyorum ve yüzümü sıvazlıyorum. "Ne zaman gelmiş?" Olabilecek en mantıklı soruyu, elbette ki en mantıklımız Deniz soruyor. "Bir ay olmuş." Bahar yine homurdandığında istemsizce sırıtıyorum. "Sürpriz yapacakmış size hafta sonu." Bahar gözlerini kısıp başını sağa eğiyor. "Ay götüm!" Gözlerimi kapatıp başımı öne eğiyorum. Dokuz sene önce, onu yanlış anladığımı, kalbinde vatan aşkından başka bir aşka yer olmadığını, küçücük bir çocuk olduğumdan kolayca onu unutup önüme bakacağımı söyleyip buradan gittiğinde kuzenini bir kalemde sildiğinden bu sürpriz olayı pek de onu açan bir haber olmuyor elbette. "Yüz vermeseydin Leyla kuşum! Beklediğimizi anlamasaydı babasını sevdiğim pis herif!" Dudaklarım arasında çıkan histerik bir gülüş Deniz'i de gülümsetiyor. "Anlamadı merak etme. Gelmesini beklediğimizden bihaber hala." Bahar genzini temizleyip oturuşunu düzeltiyor. "Gelmesini beklediğimiz falan yok da." Eğilip gözümün içine bakıyor onu onaylamam için. Gülümseyerek cevap verdiğimde devam ediyor konuşmaya. "Sadece öylesine duyduk. Duyunca da öyle zaman geçsin diye nerede çalışır acaba diye düşündük." Dikkatini benden çekip Deniz'e yöneltiyor bu defa. "Öyle değil mi dalgalı denizim? Ne bekleyeceğiz biz o muşmula suratlıyı!" Deniz genzini temizleyip oturduğu yerde kıpırdandığında gülümsemeden edemiyorum zira Deniz, hayatımızın dürüstlük ve mantık abidesi olduğundan, inanmadığı hiçbir şeyi asla kabul etmeyen bir insan evladıdır. "Yani Baharcığım, kötü enerjilerimizi Ali Kemal'e yöneltiyoruz elbette ama. Ben muşmula suratlı olduğunu düşünmüyorum. Allahı var yakışıklı adam. Genleriniz sağlam!" Bahar gözlerini devirip eliyle Deniz'i gösteriyor bana. "Bu da bulduğu her boşlukta benim asalak abime yangınını göstermese incileri dökülecek!" Deniz önündeki peçeteyi buruşturup Bahar'a atıyor ve öfkeyle solumadan edemiyor. "Düzgün konuş!" Sert bakışları bana çevrildiğinde az da olsa yumuşuyor ama havaya diktiği burnunu indiremiyor bir türlü. "Öyle değil mi? Yakışıklı değil mi?" Dudaklarımı birbirine bastırıp başımı öne eğerken az önce kendisine atılan peçeteyi geri Deniz'e attığını görüyorum Bahar'ın. Gerizekalı diye tıslıyor dudakları arasından. Başımı sallayarak onaylıyorum Deniz'i. "Öyle." Onu yıllar sonra gördüğüm ilk ana gidiyorum istemsizce. "Hala çok yakışıklı. Gözleri ne renk hala bilmiyorum." Bahar oturduğu yerden kalkıp ofluyor. "Ne renk ne renk! Soluk çirkin bir gri! Ne renk olsa o itliğini unutturacak acaba!" Deniz Bahar'ın serzenişini asla önemsemeden çenesini kaşıyarak mırıldanıyor. "Bana bazen yeşilmiş gibi geliyor." Kaşlarım havalanıyor onları izlerken. Keşke iki gün önce çağırsaydım kızları diyorum, kafam dağılırdı en azından.

Leyla'ya KadarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin