Birsen Tezer & Cem Adrian ~ Beni Hatırladın Mı?
Sezen Aksu ~ Yol ArkadaşımBeni hatırladın mı?
Yüzümdeki çizgilerimin ressamı
Hatırladın mı bu benzersiz eserini?Elinde iki koca çanta ve omzuna astığı kıyafet askıları ile merdivenlere yönelen adamı seyrederken sırtımı büyük ahşap kapıya yaslıyorum.
Beni hatırladın mı?
Kalbimdeki harabelerin mimarı
Hatırladın mı nasıl yıkıp döktüğünü?Mutfaktan yükselen ses, ciğerimi yaksa da yüzümü aydınlatıyor çünkü aylar önce, tam buralarda istediğim son şeyi yaptığını gösteriyor dünyanın en güzel Bahar çiçeğinin. Radyomu şarja takmış. Evimden o ses hiç eksilmemiş. Evim mi? Ev burası mı? Sırtımı yasladığım yere biraz daha bastırıyorum. Gözlerimi biraz daha yumuyorum aynı kuvvetle. "Duştayım!"
Kuzey'in sesini duyuyorum ama cevap vermiyorum. Bir cevap vereyim diye söylemiyor zaten. Yarım gündür o direksiyon sallıyor, ben istemeden de olsa canını söküyorum.
Elimde değil, gerginliğim en çok ondan çıkıyor. Hala alttan alıyor, hala canımı yakmamaya çalışıyor ama sabrının sonundayım, görüyorum. O hallerini gördükçe daha çok kıymık geziniyor parmak uçlarımda. Kendi acım yetmiyor gibi bir de Kuzey'i üzdüğüm yerlerden kanıyorum.
Her acı zamanla geçmez
Her giden mutlaka dönmez
Her aşık bir gün affetmez
Kalbi artık çarpmayıncaYüzümde belli belirsiz bir gülümseme beliriyor. Her gideni bilmiyorum ama ben aylar sonra, kırık camları çıplak ayaklarımla ezip geçtiğim şehre geri döndüm ve bu dönüş ayaklarımı aynı yerden kanatıyor. İnce ince. Hiç durmayan bir acıyla sızlıyor tabanlarım.
O acıyla çıkıyorum merdivenleri. Geçtiğim yerlere kan damlalarım bulaşıyor sanki. Umursamıyorum.
Odamın önüne geldiğinde duruyor ayaklarım ve göz pınarlarımın sızısı ile eşlik ediyorum çalan şarkıya.
Her ateş küllenip sönmez
Her yara bir gün iyileşmezGözüm yatağa iliştiğinde o sızıya arkamı dönemiyorum ve bir damla benden izin alma gereği duymadan süzülüyor yanağıma. Karşımdaki yatakta, şimdi aynı şekilde içimi oyan bir kasık ağrısı ile kıvranan Leyla'yı izliyorum. Bir de elindeki sıcak su torbasını arkasından sarılıp kasıklarına yaslayan adamı.
Bir damla daha süzüldüğünde yanağıma, sertçe siliyorum o damlayı. Her yaranın iyileşmediğini ben zaten biliyordum ama şimdi, acım böylesine taptaze dururken iliklerime kadar hissediyorum bunu.
Her yara bir gün iyileşmez. Benim yaram, bir daha iyileşmeyecek. Biliyorum.
Güçlükle odadan içeriye giriyorum. Attığım her adımda başka bir Leyla'ya, ona dünyanın en güzel kadını gibi bakan başka bir Ali Kemal'e denk gelmek, çileden çıkarıyor beni.
Biliyordum. Buraya gelirken, bütün bunların olacağını biliyordum.
Birkaç gün sonra onu göreceğimi mesela, biliyorum.
Ama ne olursa olsun hazırlayamıyorum kendimi.
Islak çam kokusuna dokunacak kadar yakınken, onu yok saymaya hazırlayamıyorum kendimi. Hazır olunacak gibi bir şey de değil ki. Yokluğu böylesine gerçekken, varlığını nasıl yok sayacağım.
Titreyen ellerimi kontrol altına alamayacağımı anladığımda, kendimi rahatlatmak adına bir kılıf uyduruyorum ve yarım gün süren araba yolculuğunun başlamaya çalışan, başlayamadıkça da canıma okuyan reglime iyi gelmediğine ikna ediyorum kendimi. Aradan geçen altı ayda, kendimi olmayan şeylerin varlığına öyle çok ikna ettim ki, buna da ikna oluveriyorum hemen. Kolayca.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Leyla'ya Kadar
General FictionKim olduğunu görmek için yüzüne bakmak istediğim adamın ilk önce dudakları giriyor görüş açıma ve halinden memnun, gördüklerinden keyif alan bir gülümseme ile karşılaşıyorum. Bakışlarım dudaklarından sıyrılıp gözlerine tırmandığında kısa bir an duru...