Adil Kuzey Atahan IV

1.7K 167 63
                                    

On küsur saattir direksiyon sallamak dert değil de, yanımda oturup tehlikeli şiirlerini dünyaya savuran kadınla baş etmeye çalışmak sağlam bir dert. Yol bitince derdi bitecek desem, bitmeyecek. Katlanarak artacak. Biliyorum ama bilmek hiçbir şeyi değiştirmiyor. Ben tolere ediyorum, sonsuza kadar da ederim o dert değil de, kendine ettiği eziyete dayanacak sabrım kalmadı. Elimde kalacak, onu istiyor.

Odanın kapısında göründüğünde elimdeki havluyu gelişigüzel fırlatıyorum yatağa ve çay koyacağım diye mırıldanıp geçiyorum yanından. Sırf bir şey demiş olmak için. Sırf, bir de beni kendine yük edinmesini önlemiş olabilmek için.

Attığım adım, bizzat onun tarafından kesildiğinde ne oluyor diye durup bakıyorum yüzüne. Çıldırıyor. İçinde aşamadığı bütün gelgitler aklını sikiyor, görüyorum. Kollarının belime dolanmasını bekler gibi destekliyorum derhal sırtından ve ben ne diyecek diye beklerken, Leyla'dan duyana kadar çaldığını fark etmediğim şarkıya eşlik etmeye başlıyor bir anda.

Anında yüzüm aydınlanıyor. Aydınlanır çünkü bir Leyla, bir Bahar. Kimim var başka.

O böyle kollarımın arasında, süt dökmüş kedi gibi, benden af bekler gibi bakarken yüzüme, ben kimim direneceğim ona. Fark etse, asla öyle bırakmayacağından emin olduğum o kıvırcıklarına bakıyorum bir süre. Anlıyor. Anladığını, ellerimin arasında kaskatı kesilen vücudundan anlıyorum. "Nazın niyazın bir bana olsun. Hepsi başım gözüm üstüne. Benim dayanamadığım, kendine ettiğin zulüm. Yoksa evveliyatımı siken sen olduktan sonra, bana giren çıkan pek bir şey olmuyor Adalıların en güzel kızı."

Hayatım boyunca bir kere bile filtreli olma ihtiyacı hissetmediğim kadının karşısında yine olduğu gibi saçıyorum ortaya ne düşünüyorsam ama bana cevabı Leyla vermiyor. Aslında kısacık bir an durup düşünme imkanın olsa, o ses tonunu ayırt etmeme ihtimalim yok ama tanıyamıyorum Feza'nın sesini ve refleks olarak Leyla'yı arkama alıp silahıma uzanıyorum. Aklımı siksinler. Koskoca Balat toplansın, benim aklımı siksin.  "Ne o lan! Bizi mi vuracaksın?"

Yeryüzünde, baba kelimesinin benim için tek karşılığı olan adamın bariton sesiyle titrememek için boştaki elimi yumruk yapıyorum. "Yok baba estağfurullah. Ben birden-."

"Kes tatavayı!" Babamın sert sesi ile cümlem yarıda kesildiğinde ben değil ama arkama sinen bedenin sahibi epey eğleniyor olacak bir kıkırtı dökülüyor dudaklarının arasından. Ancak o zaman fark ediyorum, Leyla'nın henüz fark etmediği ayrıntıyı. Ancak o zaman, ona dolanan kolumu götüme sokmaya hevesli bakışların sahibini görüyorum ve içinde bulunduğumuz korkunç fotoğrafa rağmen yüzümde belli belirsiz bir gülümseme beliriyor. Yine de çabuk toparlıyorum. Benim andan aldığım zevkten daha önemli, Leyla'nın hisleri çünkü. Karşısında gördüğünde, burada olduğunu fark ettiğinde geleceği hali biliyorum.

Mehmet bir şeyler diyor, Feza sonra. Babam. Hepsine bir şekilde cevap veriyorum ama aklımı toparlayamıyorum. Leyla'nın bu kadar çabuk ve bu kadar hazırlıksız bir şekilde Ali Kemal ile karşılaşmasının onun üzerindeki etkisini nasıl sıfırlayacağımı kestiremiyorum. Leyla'yı bu andan nasıl sıyıracağımı düşünürken bir şey oluyor. Ayarlarımla oynayan bir ses duyuyorum. Üstelik bana bile seslenmiyor o ses. Burada olduğumdan bile bihaber telaşla tırmanıyor merdivenleri, babamın ismimi haykıra haykıra.

Gece yarısını çoktan geçen saat zerre umrunda değil. Neşesi de enerjisi de baki. O kurban olduğum dudaklarının arasından bir şeyler dökülüyor ama bana biri sorsa ki Bahar ne diyor, öylece bakarım. Ne dediğini duyamıyorum, nasıl dediğinden kendimi kurtaramadığımdan.

Zaten o da çok konuşamıyor. Bizi gördüğü an atacağı adım bile havada kalıyor. Gözleri ben ve Leyla arasında mekik dokurken Ayhh diye bir nida dökülüyor dudaklarından. Sonra hemen devam ediyor. "Ayy. Siz ne zaman geldiniz!"

Leyla'ya KadarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin