Özel Bölüm

2.1K 173 27
                                    

Halodayı ~ Aman Güzel Yavaş Yürü
Müzeyyen Senar ~ Dalgalandım da Duruldum

"Yok anne işim bitmek üzere zaten. Çok gecikmem."

Bir yandan önümdeki bilgisayarın ekranında hızlıca gözlerimi gezdiriyor bir yandan da Sibel anne ile konuşuyorum. Birkaç gün önce Ankara'dan ziyaretimize geldiğinden bizde kalıyordu ama bugün Sare'yi de alıp mahalleye geçecekti. Semiha Teyze ile Sare'ye çadır kurduklarını anlatmak için aradığından gayet keyifle onu dinliyorum ben de. Semiha Teyze'ye hala yenge demiyor oluşum bir tık huysuzlandırıyor onu ama yapacak bir şey yok. Otuz sene teyze dediğim kadına hitap şeklimi değiştiremiyorum bir türlü. Sibel Teyze, anneye dönebildiğine şükretmeli bence çünkü bende Bahar Beyoğlu Atahan damarı yok ne yazık ki.

Vedalaşıp telefonu kapattığımızda Ali Kemal'i arayıp eve değil mahalleye geçeceğimizi haber vermeyi düşünüyorum ama tam bu esnada çalan kapı ile telefona uzanan elim havada kalıyor. Girişte duran yardımcı arkadaşın çoktan çıktığını bildiğimden aceleyle kalkıyorum oturduğum yerden. Bir de kendi kendime dua ediyorum, saat yediye gelirken kapıdakinin yeni bir hasta olmaması için.

Ben merdivenlerden gayet hızlı iniyorum aslında ama kaplıdaki her kimse biraz sabırsız bir arkadaşımız olacak, uzun uzun basıyor zile. Yine de karşımdakinin bir hasta ya da hasta yakını olma ihtimali varlığını koruduğundan bütün söylenmelerim içimde dönüyor.

Nihayet kapıya varıp beklemeden açtığımda ise, yeniden zile uzanmak üzere havalanan eli ile karşımda bulduğum bir hasta yakını değil. Dilerim, hasta da değildir. "N'apıyorsun? Aklımı aldın!" Uzanıp parmaklarının ucunu burnuma vuruyor. "O iş bizden çıktı artık ama var biraz aklını almışlığımız." Göz kırpıp açık kapıdan içeriye giriyor ve bana herhangi bir şey söylemenden bahçeye açılan kapıya doğru yöneliyor. "Hop! Çıkacağım. Nereye?" Durup topukları üzerinde dönüyor ve beni kaşlarını havalandırarak reddediyor. "Yok yavrum. Çıkmayacaksın." Ne dediğini anlamıyorum başta ama sonra elindeki siyah poşeti havalandırıyor. "Kaçırdım seni."

Anında eriyorum. Anında tava geliyorum ve bunu belli etmekten imtina etmiyorum. "Oha! Baş başa?" Kuzey bir kez gözlerini yumuyor. "Baş başa."

Koşar adımlarım göğsüne çarparak durduğunda elindeki poşete rağmen belimden tutup havalandırıyor beni ve dağınık saçlarımın arasına burnunu sürtüyor. "Telefonum yukarıda kaldı. Ali Kemal'e haber vereyim. Annesi mahallede." Kuzey belimdeki elini çekmiyor ama beni yere bırakıyor. Aynı anda kaşlarını havalandırıyor bir kez daha. "Haberi var Ali Kemal'in. Gözüme görünme birkaç saat dedim, emredersin ağabey dedi." Bu defa kaşlarını havalandıran ben oluyorum ama adımlarına eşlik etmekten de geri durmuyorum. "Emredersin ağabey dedi?" Kuzey yüzünü buruşturuyor anında. "Sana dokunursam elimi götüme sokacağını söyledi ama bence ikisi aynı anlama geliyor zaten." Elindeki poşeti bahçedeki kocaman ahşap masaya bıraktığında kıkırdıyorum ve Kuzey duyduğu ses ile yüzünü bana çeviriyor. Onu hemen onaylıyorum. "Bence de."

Kuzey siyah poşetin içinden bir tane yetmişlik çıkardığında vücuduma bir sıcaklık dalgası yayılıyor. Onunla bir masanın etrafında baş başa saatleri gömmeyeli uzunca yıllar olduğundan yüzümde benden bağımsız bir gülümseme kol geziyor. "Mutfağa gidiyorum. Bakayım neler var."

Kuzey kısaca beni onaylarken arka cebinden telefonunu çıkarıyor ve ben çok eminim ki ipe sapa gelmez ucube bir şarkı arıyor. Nitekim mutfağa girdiğimde kulağıma dolan ritimle yüzüm buruşuyor ama bir yanım da keyifle kasılıyor. Arada bu bahçede toplandığımızdan buzlukta birkaç kutu buz ve dolapta bardağımız var ama neticede burası bir psikiyatri kliniği olduğundan Kuzey'i tatmin edecek sofrayı kurma ihtimalim yok. Tam da bu nedenle buzu alıp buz kovasına koyuyorum. Bardakları da bir tepsiye yerleştirip bahçeye çıktığım sırada Kuzey şarkıya eşlik ediyor. Aman güzel yavaş yürü bakışlarım ona döndüğüne göz kırpıyor. Ona gülümsediğim sırada devam ediyor şarkıya. Çok güzelsin güldüğün zaman.

Leyla'ya KadarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin