"Üzerimi değiştireyim." Nihayet sesimi bulabildiğimde kurduğum ilk cümle bu oluyor. Ali Kemal göğsümdeki başını kaldırıp yüzüme baktığında kaşlarım çatılıyor istemsizce. Gözlerinin içindeki kırmızılıklar var mıydı yoksa yeni mi oldu anlam veremiyorum. Akşamdan beri gözlerinden itinayla uzak durduğum kesin ama böylesine bir kızarıklığı da fark etmemiş olamam diye düşünüyorum. Ellerim havalanıp Ali Kemal'in yüzüne yerleşmek istediğinde yumruk yapıp engel oluyorum buna.
Ali Kemal bir süre yüzümü tarıyor ardından kıyafetimde gezdiriyor bakışlarını. "Giyinsen yeter bence." Homurdanarak kurduğu cümle bu defa öfkeyle çatıyor kaşlarımı. Yanımdan geçip yukarıya çıktığını gördüğümde ben de arkasından merdivenlere yöneliyorum ama sert adımlarımı Ali Kemal'in ani durup dönüşü sekteye uğratıyor. "Sütyen bu üstündeki. Farkındasın değil mi?"
O böyle söyleyince yüzüm aniden kızarıyor, hissediyorum. "Ne? Saçmalama! Büstiyer bu!"
Ali Kemal'in genzinden gelen ses bana onun güldüğünü düşündürüyor ama gri gözleri üzerime düştüğünde gülmediğini gayet iyi anlıyorum. "Bana Murat dersen ben artık Ali Kemal olmam mı?" Kaşlarım bu akşam düzelemeyecek diye düşündüğüm bir anda arkasını dönüyor Ali Kemal. "Büstiyermiş. Sütyen! Dümdüz sütyen!" Kapı girişinde çıkardığım topuklu ayakkabılardan mütevellit yerlere sürünen pantolonumun bol paçalarını ellerimle tutup merdivenleri kazasız belasız tamamlamaya çalışıyorum. Ali Kemal bu esnada homurdanmaya devam ediyor. Sanırım şimdiki hedefi de Akif. "Hayır puşt demiyor ki bu adam polis. Ben bu adamın sevgilisine asılıyorum ama taşaklarımdan asar mı beni asmaz mı!" Yüzümü buruşturuyorum ama Ali Kemal'in arkası bana dönük olduğundan görmüyor ve sert adımları mutfağa yöneliyor. "Ben zaten silah falan kaçırıp cami duvarına işiyorum. Bir de adamın sevgilisini gözlerimle yersem o adam benim gözümü siker, hiç mi demiyorsun!" Elimle yüzümü sıvazlıyorum ve asla mutfağa girmeden devam edip odama yöneliyorum. "Yemek yemedin değil mi?" Akif'ten bana konu nasıl geliyor bilmiyorum ama arkamı dönüp başımı iki yana sallıyorum. Odama girdiğimde Ali Kemal'in bu defa da yemek yemememe söylendiğini duyuyorum.
"Konuşmaya başlayınca susmuyor herif ya!" Ciddi anlamda susmadığını fark ediyorum. Durmadan konuşmaya ve bundan gocunmamaya devam ediyor. Elime aldığım şile bezi bornozumu omzuma vurup koridora çıkıyorum ve Ali Kemal'in telefonla konuştuğuna dair ses duyuyorum. "Duştayım!" Seslenerek haber veriyorum, bir de beni bulamayıp delirmesin diye. Ali Kemal mutfaktan bedeninin yarısını çıkarıp bana bakıyor ve bu defa da elindeki telefonu gösterip kaşlarını çatıyor. Leyla istiyor ki biz de delirelim. O kadar az kaldı ki ona istediğini vermeme. Görmüyor ama. Her ne ile uğraşıyorsa ona devam etmek için geri giriyor mutfağa.
Banyoya girip, Nesrin haladan arınmak ister gibi keseliyorum kendimi. Bir posta da Ali Kemal üstümden geçmeyecekmiş gibi, günler süren gerginliğimin akıp gitmesini bekliyorum. Hiç işim yokmuş gibi, Ali Kemal beni beklemiyor gibi bir sürü kremlemiyorum, saçlarıma maske yapıyorum. Bir ara kapı çalıyor, Ali Kemal birileriyle konuşuyor, asla durup düşünmüyorum. Sanki hayatta kalmam, yüzümdeki yosun maskesine bağlıymış gibi saçlarımı ıslaklığına aldırmadan tepeden toplayıp çıkıyorum banyodan.
Ali Kemal'i ortada görmüyorum. Sesini de duymadığımdan söylenmeleri bitti diye düşünüyorum. Yüzümdeki maskeye zarar vermeyecek geniş yakalı askılı bir gecelik alıp geçiriyorum üzerime. Kumaşı öyle güzel ki bir de onun tenimde bıraktığı hisse yükseliyorum. Yatağın üzerine attığım küçük çantanın içinden bildirim sesi gelince geceliğimle yaşadığım mutlu anlar sekteye uğruyor ve gidip telefonumu alıyorum.
Kuzey:
Yuttun mu kurdeleden doğru söyle.Yüzümdeki gülümsemeyle ellerim klavyenin üzerinde dolaşmaya başlıyor hemen.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Leyla'ya Kadar
General FictionKim olduğunu görmek için yüzüne bakmak istediğim adamın ilk önce dudakları giriyor görüş açıma ve halinden memnun, gördüklerinden keyif alan bir gülümseme ile karşılaşıyorum. Bakışlarım dudaklarından sıyrılıp gözlerine tırmandığında kısa bir an duru...