Uzun zamandır hazır olan final bölümümüzü, planlanan takvimde iki gün önce paylaşmış olacaktım ancak yaşanan felaketten sonra aklıma gelmedi açıkçası.
Sarılacak çok yaramız var, çok fazla kaybımız var. Allah hepimizin yardımcısı olsun. Yakınlarını kaybedenleriniz varsa, Allah sabır versin. Sözün bittiği yerdeyiz.
Biraz olsun, sizi an'dan çıkarabilir, belki biraz olsun yüzünüzü güldürebilir diye düşündüm. O yüzden paylaşıyorum son satırları sizinle. Her zaman olduğu gibi, birbirimize sarılıp öyle saracağız yaralarımızı. Allah yardımcımız olsun 🙏🏼
🖤
Sezen Aksu ~ Hoşgeldin
Baba Zula ~ Bir Sana Bir de Bana
İbrahim Erkal ~ Sevme
Saki Çimen ~ Masal"Beyaz bence kesinlikle."
Elimdeki portakal suyunu yudumlarken bunu aşırı hızlı bir şekilde reddeceğini bildiğim Bahar'a dönüyorum ve evlilik izni bitip işe başlayan, üstelik işe İstanbul'da başlayan, kocasına yazdığı mesajdan gözlerini ayırmadan yüzünü buluşturmasını izliyorum.
Asla sekmez. Nefret eder. Deniz'e de demediğini bırakmamıştı zaten.
Bahar çiçeğim asla yanıltmıyor beni ve elindeki telefonun ekranını kilitleyip bana bakıyor. "Elbette ki beyaz değil. Nişanda farklı bir renk giyeceksin ki gelinliğin tadı çıksın. Bence siyah. Ama ben bir Nil'e danışalım derim. Kadının uzmanlık alanı neticede." Deniz kendi nişanındaki beyaz muazzam elbisesini hatırlıyor olacak içli bir nefes çekiyor ve ben bu esnada Nil'in daha önce benim için seçtiği bir elbiseye gidiyorum.
Daha önce giydiğim ama hakkını veremediğim. Üzerimden benimle birlikte ağlaya ağlaya Kuzey'in çıkarmak zorunda kaldığı bir elbise. Doğum günümde giydiğim, yeşil elbise. Yeşil ne Leyla? Ölsün mü istiyorsun adam? Yeşil ne?
Karşımda, kendi düşüncesini inatla Deniz'e savunan arkadaşıma bakıp, içimde haberdar olmadığı yansımasının kıkırtısını dinliyorum. İçimdeki Bahar, düşündüğüm şeyle çok keyifleniyor. Tırnaklarını törpülerken bir de göz kırpıyor. Belki bu defa hakkını veririz. Hakkıyla çıkarırız üzerimizden.
Sıkıntıyla bir nefes verdiğim esnada sertçe gözlerimi yumuyorum. Hamileliğin sekizinci haftasından bildiriyorum. Giderek kuduruyorum. Bu hormonları, giderek kontrol edemez hale geliyorum. Çok zor durumdayım. Önümde var olduğunu bildiğim otuz iki haftayı düşündükçe, çıldıracak gibi oluyorum zira böyle devam edebilir gibi değilim. Allah yardımcım olsun.
Ayağıma yediğim bir tekmeyle gözlerimi kırpıştırıp, giymeye karar vermekle kalmayıp, üzerimden nasıl çıkacağını bile kafamda kurduğum elbise ile ilgili bana yöneltilen bir sorunun tekrar edilmesini bekliyorum. "Kırmızı nasıl diyorum! En sevdiğin renk neticede!"
Kırmızı deyince de aklıma geçen sene giydiğim, tüvit etek ceket takımı geliyor. Ali Kemal'in nefes alış verişlerini değiştiren. Ceketimi çıkardığımda sabır çektiren. İçli bir nefes alıp başımı iki yana sallıyorum. "Elbisem hazır benim." İkisi de hayretle bana döndüğünde, sol elimi havalandırıp sallıyorum ikisine doğru. Zihnimin içinde Ali Kemal'in doğum günümün sabahında benim odamda yediği öğle yemeği dolaşıyor. Sanki o ciğer kokusu gelip oturuyor karşıma somut bir şekilde ve ben istemsizce dudaklarımı ıslatırken buluyorum kendimi. Ali Kemal, o gün üzerimde olan turuncu triko elbiseye hayran hayran bakarken, bunu giymeyeceksin değil mi akşam demişti. Bunu giymeyeceğini düşünüyorum. Nedense, doğum günü hediyene uygun bir şey giyeceğini düşünüyorum. Öyle yapmıştım habersizce ama şimdi gayet bilinçli bir şekilde o elbiseyi, parmağımda bu yüzük varken görsün istiyorum üzerimde. Belki sonra birlikte çıkarırız Leyla? İçimde Ali Kemal'e deliren, mutluluğuyla bütün hücrelerimi coşturan ve bütün yaralarına merhem olmak isteyen tarafın varlığını yok sayamadığımdan mı bilmem, doğum günümle olan hesabı kapatalım istiyorum. Hem onun hesabı kapansın, o uktesi kalksın ortadan, hem de ben, o elbiseyi giyerken yaşadığım heyecanın sonundaki hüsranı atayım içimden. O yüzden tereddütsüzce başımı savuruyorum odama doğru. "Yeşil elbiseyi giyeceğim." Hangi yeşil elbiseyi giyeceğimi söylemesem de birkaç saniye sonra havalanan kaşından anlıyorum Bahar'ın hangi yeşil elbiseden bahsettiğimi. Onu onaylamak ister gibi başımı sallıyorum. "Doğum günümdeki yeşil elbiseyi." Uzun ve içli bir nefes daha çekip göğsümü havalandırıyorum ve sol elimin parmaklarını oynatıyorum. "Doğum günü hediyemle bir arada görmem gerekiyor. Başka elbise düşünmeyin. O elbiseyi giyeceğim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Leyla'ya Kadar
General FictionKim olduğunu görmek için yüzüne bakmak istediğim adamın ilk önce dudakları giriyor görüş açıma ve halinden memnun, gördüklerinden keyif alan bir gülümseme ile karşılaşıyorum. Bakışlarım dudaklarından sıyrılıp gözlerine tırmandığında kısa bir an duru...