İkilem ~ Kaybolurum Gülüşünde
İlyas Yalçıntaş ~ Dilberim
Mehmet Erdem ~ Sensiz Ben Olamam"Hafta içi hafta içi ya! Yarın kendisi sekizde mesaide olmayacak ya, rahatlığa bak!"
Bahar elindeki törpüyü bırakıp hafifçe ekrana eğiliyor. "Yalnız, kuşum, sabah mesaide olacak tek insan sensin."
Söylediği şeye gözlerimi deviriyorum. "Ali Kemal'i de çağırmış olabilir."
Deniz'in söylediği şeyle bu defa ben eğiliyorum ekrana. "Çağırmış mıdır?"
Deniz omuz silkiyor ve çizgi haline gelen gözleri ile odağını ekrandan başka bir yere çeviriyor. "Yani bu aralar daha sakinler sanki. E tabi, bir de eş durumu kontenjanı, malum."
Kurduğu cümle ile yüzüm alev almaya başlayınca genzimi temizleyip boynumu kaşıyorum. Bahar ekrana bakmadan tırnaklarına üflüyor ve kızartacaksın boynunu diye mırıldanıyor. Tırnağı ile işi bitmiş olacak ekrana dönüp gülümsüyor. "Bence asıl önemli olan, partinin gününden çok mekanı! Alaz nasıl Akordiyon'da böyle bir parti vermeye cesaret etmiş aklım almıyor doğrusu."
Deniz de ben de bir süre durup Bahar'ın haklılığını düşünüyoruz. "Kuzey'in haberi olduğunu sanmıyorum." Deniz'in söylediği şeyle bakışlarım direkt Bahar'ı buluyor.
Bahar da onu onaylıyor hemen. "Ben de bildiğini düşünmüyorum. Kuzey, Leyla'dan başka kimse ile görüşmüyor. Alaz ile arada mesajlaşıyorlar biliyorum ama orada da bu geceden bahsettiğini sanmıyorum. Leyla söylemezse, Kuzey'in haberinin olma ihtimali yok." Bahar arka arkaya konuşuyor ama ben durup cevap veremiyorum. Neden sonra söylediklerine cevap alamayan Bahar dikkat kesiliyor ve aynı anda gözlerini deviriyor. "Sadece seninle konuşmasına okeyim. Sadece benimle konuşmamasındansa bu, daha katlanılır oluyor."
Derin bir nefes alıyorum ve sırtımı koltuğuma yaslarken bir kez daha kaşıyorum boynumu. "Ben söylemem, söylemem de.." Gözlerimi poliklinikteki küçük odamın içinde dolaştırıyorum ve artık sıkıldığımı belli eden bir nefes bırakıyorum dudaklarımın arasından. "Kuzey'den sakladıklarım, daha doğrusu bir türlü fırsat bulup konuşamadıklarım bindikçe biniyor bir bir omzuma."
Bahar kocaman açtığı gözlerinin üzerine dökülen kaküllerini düzeltiyor ve emin olmak için soruyor. "Ali Kemal'den bahsetmiyorsundur değil mi?!"
Boynumu bir kez daha aynı noktadan kaşırsam kanayacağını usul usul yanan tenim belli ettiğinden tırnaklarımı elime geçiriyorum ve boynumu tırnaklarımın işkencesindne kurtarıyorum. "Sadece o olsa keşke. Erkut'un hayatımızın en ortasına güm diye düştüğünü de bilmiyor."
Bu defa, Deniz'i bile tedirgin eden bir sessizlik beliriyor ve Deniz burnunu kaşıyarak aklını çalıştırmayı deniyor.
Ama sanırım beceremiyor.
"Sağlam çuvalladın. Dua et de birden bire İstanbul'a gelesi tutmasın."
Bahar ile aynı anda bir cevap veriyoruz buna. O, gelmez o buraya diyor; ben gelse keşke diyorum. Deniz de ne dediğini sonradan fark etmiş olacak kaşlarını kaldırıp gözlerini kaçırıyor ekrandan. Bahar, muhabbetin gidiş yönünden öyle huzursuz oluyor ki genzini temizleyip bir kere daha çekiyor dikkatimizi üzerine. "Ne giyiyoruz akşam?"
Deniz ile aynı anda omuz silktiğimizde Bahar derin derin ofluyor. "Neyin cezasısınız bir bilsem!"
•••
"Belli olmaz güzelim. Ama gelmeye çalışacağım."
Aynadaki aksime bakarken dudaklarımın büzüldüğünü görüyorum ama neyse ki Ali Kemal bunu görmüyor. Allah'ın cezası, kendini pazartesi sanan bir perşembe gününün ardından, hastane dozer gibi üzerimden geçmemişçesine eve gelip, Alaz'ın geri dönüşünün şerefine verdiği parti için hazırlanmam, akıl sağlığımla ilgili bazı şüphelere yol açıyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Leyla'ya Kadar
General FictionKim olduğunu görmek için yüzüne bakmak istediğim adamın ilk önce dudakları giriyor görüş açıma ve halinden memnun, gördüklerinden keyif alan bir gülümseme ile karşılaşıyorum. Bakışlarım dudaklarından sıyrılıp gözlerine tırmandığında kısa bir an duru...