Gökhan Türkmen ~ Mahşer
03.10.2022
"Aşkım valla bilemiyorum. Keyfi yerinde gibi duruyor ama." Telefonu omzumla kulağım arasına sıkıştırıp yerde duran kahverengi çizmelere uzanıyorum. "Neresinden bakarsan bak, yerleşik hayata geçti." Çantamı alıp omzuma asıyorum ve bu esnada odadan çıkarken konuşmaya devam ediyorum. "İki tane odası olan bir evde yaşıyor. Günde en az bir öğün yemek yiyor." İkimizden aynı anda bir kıkırtı yükseliyor bu esnada. "Bünyeye ağır geliyor olabilir. Ama bence iyi idare ediyor."
Bahar derin bir nefes alıyor ve ben gelecek olana kendimi hazırlayabilmek için gardımı alıyorum. "Sen. Sen peki kuşum? Alışabildin mi Diyarbakır'a?"
Soruyu yumuşatma şekline gülümsemeden edemiyorum. Yokluğuna ya da yokluğumuza demek yerine Diyarbakır'a demesi büyük incelik çünkü. "Benim de keyfim yerinde. Merak etme sen beni."
"Hadi ama! Zaten önlük giyiyorsun, kimse ne giydiğini gör-." Karşı karşıya geldiğimiz an kesiliyor Kuzey'in sesi. "Hay sikeyim böyle işi ya!" Kuzey'in sesini duyunca Bahar'ın bütün gerginliği patlayan bir balon gibi sönüveriyor. "Kızım Diyarbakır burası Diyarbakır! Ki bence böyle dünyanın hiçbir yerinde gezilmez. Yeterince geç kaldım. Git değiştir üstünü, bekliyorum."
Kaşlarım havalanıyor. Gerçekten benden bağımsız bir şekilde havalanıyor ama. "Üff çok ateşli." Benim havalanan kaşlarıma inat onunkiler çatılıyor. "Bana bak aslan, al ateşini git az öteyi yak. Tepinme damarımda!"
Kurduğum cümle ile neye uğradığını şaşıran bir tek ben olmuyorum. Az önce Kuzey'in çatılan kaşlarının hiçbir şey olduğunu kaşlarımı çatmaktan başıma giren ağrıdan anlıyorum. Yüzüme bir tepkisizlik maskesi yerleştirmeye çalışsam da titreyen göz bebeğime engel olamıyorum muhtemelen ki Kuzey ağzının içinden bir küfür savurup arkasını dönüyor. Kızey'in tavrına mı öfkem yoksa hayatıma ilmek ilmek işleyen adamın yokluğuna mı bilmiyorum ama vücudumu ele geçiren titremeyi fark ettiğimde elimi açık saçlarıma atıyorum.
Açık, kısa ve düz saçlarıma. Kuzey'in gördüğünde, evimi başıma yıkacak kadar çok mu sevdin diye ağladığı saçlarıma.
"Benimle nasıl konuştuğuna dikkat et Adil Kuzey!" Bahar kulağımda ismimi fısıldıyor. Yeterli gelmiyor. Sakinleşemiyorum. Dinmiyor içimde fırtınam.
Gelme Leyla. Dokunma. Sakinleşmeye ihtiyacım yok. Mümkünse sesini bile duyurma şu an bana. Duyarsam kanarım. Duyarsam diner fırtınam. Dindirme.
Deliriyorum. Günden güne deliriyorum. Terzinin kendi söküğünü dikemediği gibi, bir bok yapamıyorum. Öylece, kenardan izliyorum kendimi. "Emir kipiyle konuşma benimle. Yemin ederim gider yerleşirim hekim evine. Görürsün bir daha yüzümü sağda solda!"
Kuzey sokak kapısına yasladığı ellerinden destek alıp arkasını dönüyor ve baktığımda çakmak çakmak yandığını gördüğüm mavileri ile süzüyor beni. "Eyvallah, Adalıların en güzel kızı. Eyvallah."
Demiyorum. Eyvallahlar bizden başkomiserim, demiyorum. Kendi aradığım Leyla'ya bile ulaşamıyorum. Kulağımda bir kez daha ismimi duyduğumda ise gözlerimi kapatıyorum.
Keyfimin yerinde olduğuna dair haftalardır anlattığım masal burada son bulduğundan, iniyor gardım. Dolan gözlerimi kırpıştırıyorum ve sesime sahip çıkabileceğim bir an yaratmaya çalışıyorum. Neyse ki dünyanın en güzel Bahar çiçeği ortalığın tozunu almakta sınır tanımıyor kendine. Kıkırdayarak giriyor araya yeniden. "Leyla kız." Kuzey'e kaymaya çalışan bakışlarıma güçlükle söz geçiriyorum ama ona doğru yürümekten alıkoyamıyorum kendimi. "Benim, ne giydiğini görmezsem ölecekmişim perilerim geldi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Leyla'ya Kadar
Fiksi UmumKim olduğunu görmek için yüzüne bakmak istediğim adamın ilk önce dudakları giriyor görüş açıma ve halinden memnun, gördüklerinden keyif alan bir gülümseme ile karşılaşıyorum. Bakışlarım dudaklarından sıyrılıp gözlerine tırmandığında kısa bir an duru...