Ne Kadar Güçlü Olursa Olsun

2.9K 276 15
                                    

Ali Kemal el frenini çektiğinde elimdeki telefonu torpidoya bırakıp parmaklarımı kaşlarımın üzerinde dolaştırıyorum. Aynı anda birbirimize dönen bakışlarımıza normal bir an olsa güleceğimi biliyorum ama gülümsemeye çalışan yerlerim sancıdığından bunu beceremiyorum ve başımla torpidonun üzerinde duran telefonu işaret ediyorum. "İyiymiş. Yükselmemiş bir daha tansiyonu." Ali Kemal başını sallayarak beni onayladığında sıkıntılı bir nefes alıyorum ve henüz aydınlanmaya çalışan gökyüzüne çeviriyorum bakışlarımı. "Annenle kalmalıydın Ali Kemal. Böyle ikimizin de aklı orada kalacak."

Ali Kemal bana cevap vermek yerine arabadan iniyor ve ben de hemen arkasından indiğimde gözlerim gayriihtiyari Bahar'ın ışıkları kapalı penceresine kayıyor evvela. "Aynen. Ankara'da kalsaydım da annemden bir ton azar işitseydim seni yalnız gönderdim diye." Bundan hiç memnun olmadığımı başımı iki yana sallayarak belli etmeyi deniyorum ama Ali Kemal bunu ya anlamıyor ya da önemsemiyor. "Ayrıca teyzem yanında. Gözün arkada kalmasın. Allah korusun ama kötü bir şey olursa o bize haber verir zaten."

Kulağımın ucunu çekip parmaklarımı dişlerime vuruyorum. "Allah korusun." Ali Kemal'in üzerimdeki yorgun bakışları hemen arkamdaki eve kayıyor ve bir süre kapalı perdelerde dolaşıyor. Ardından bana elini uzatıyor ve ben de ayakta kalacak ekstradan bir dermanı vücudumda bulamadığımdan derhal gidip bana uzanan parmakları yakalıyorum. Bahçe kapısını Ali Kemal açıyor ama onda anahtar olmadığından bu iş bana bakıyor. Çantamdan çıkardığım anahtar Ali Kemal'in parmakları arasına yerleştiğinde kendimi ağlayacak gibi hissediyorum. Ali Kemal de bu halimi gördüğünden ekstradan hiçbir şey yapmama müsaade etmeden açıyor kapıyı ve sırtımdan hafifçe iterek içeriye sokuyor beni.

Vücudumdaki güçsüzlüğe, günler süren yorgunluğun, uykusuzluğun ve duygusal gelgitlerin sebep olduğunu biliyorum ama gardımı asıl düşüren karnıma içten içe batan kıymıklar. Geliyorum diyor, hazır mısın diyor, biraz kendine dikkat et diyor ama ben asla dediklerini dikkate almadan devam ediyorum hayatıma. Ayağımdaki topuklu ayakkabıları çıkarıp doğruluğumda beklemediğim bir anda Ali Kemal'in poposu ile karşılaşıyorum.

Popo mu?!

Bunu o kadar beklemiyorum, o kadar şaşırıyorum ki merdivenlerin yarısına gelmeden tepki bile veremiyorum. İki elim aynı anda havalandığında ancak ismini fısıldayabiliyorum. "Pardon ama n'apıyorsun?"

Ali Kemal'in güldüğünü duyduğumda doğrulmak istiyorum ama belime yasladığı eli ile bunu engelliyor ve zaten birkaç saniye sonra ayaklarımın üzerine bırakıyor beni. "Yardımcı oluyorum. Ağlamak üzere gibiydin."

Ağlamak üzereydim sahiden ama bu ne biçim bir yardım düye söylenmiyorum. Bunun yerine merdivenlere bakıp az önce ne yaşadığımı düşünüyorum. Bir elim havalanıyor tekrar ve merdivenleri işaret ediyor. "Ali Kemal beni sırtına vurdun resmen!"

Ali Kemal saati asla önemsemeden sağlam bir kahkaha attığında zaten bulanık olan zihnim daha da karıncalanıyor ve bu kaşlarımın çatılmasına sebebiyet veriyor. "Doğru düzgün kucağıma alsam ona da söylenirdin." Üzerime doğru bir adım atıp aramızdaki mesafeyi kısaltıyor. "Hem öylesi çok romantik olurdu." Parmaklarını buklelerimin arasında hissettiğimde gözlerimi kapatıyorum. Yapma. Uyuruz yapma başkomiserim. Araladığı alnıma eğilip bir öpücük bırakıyor. "Seni bir de ben yormak istemedim."

Kurduğu cümle dalga dalga zihnime ulaştığında ışık hızıyla açılıyor gözlerim ve bu bir adım geri gitmeme sebebiyet veriyor. Ali Kemal alt dudağını dişleri arasında ezdiğinde çatılı kaşlarım tam o noktaya kayıyor ve bu saklamaya çalıştığı gülümsemesini daha da açığa çıkarıyor. "Ne gülüyorsun sen?"

Ali Kemal az önce açtığım boşluğu tek adımıyla kapatıp omzuma doladığı kolu ile kendine çekiyor ve beni bu defa saçlarımın arasına bıraktığı bir öpücüğün ardından odama yönlendiriyor omzumdaki eli ile. "Güzelliğin karşısında elimden bir şey gelmiyor. Adalıların en güzel kızı."

Leyla'ya KadarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin