25.11.2022
Saçlarımın arasına bilhassa karışmayan parmakların yokluğu ile sızlıyor saç diplerim. Ama Züleyha teyze, zamanında bebek yerine inat topu doğurduğundan, aylar önce ağlayarak vedalaştığı saçlarıma tırnağının ucu ile bile dokunmuyor Kuzey. Ben dizinde yan yatmış instagramda dolaşırken, o omzuma koyduğu elini asla hareket ettirmiyor ve ne anlattığıyla zerre kadar ilgilenmediğim abuk bir spor programı izliyor.
Ne anlattıklarını dinliyor mu bilmiyorum ama sırayla gittiğim storyler, Bahar'ınkilere gelip de onun o canlı sesi salonda çınladığında kasıldığını yaslı olduğum bacaklarından anlıyorum.
Gün içinde bana mesajla bildirmesine ve onu uygun bir zamanda arayacağımı söylemiş olmama rağmen, cuma polikliniği diye bir gerçek olduğundan ve Güven eve canlı cenazemi getirdiğinden aklımdan çıktığını tam olarak şu an hatırlıyorum. "Ay Allah cezamı vermesin ya. Unuttum kızı aramayı." Bu arada Bahar telefonunun başına gelenleri anlatmaya devam ediyor süzüle süzüle. Ben Bahar'ı aramak için dizinden doğruluğumda televizyondaki ilgisi üzerime dönüyor Kuzey'in. "Telefonu suya düşmüş. Delirmiştir. Aldın mı gazını?"
Kuzey burnundan verdiği bir nefesle gülüyor ve başını iki yana sallıyor. Bu hali nedensizce sinirimi bozuyor. "Telefonu suya falan düşmedi."
Duyduğum şeyle bir an kendi telefonuma bakıyorum. "E öyle demiş, takipcanlarına."
Kuzey eliyle yüzünü sıvazlıyor ve bedenini hafifçe üzerime eğiyor. "Ama öyle olmadı. Ne olduğunu, dinlemek ister misin?" Başını omzuna yatırarak sorduğu soru ile kaşlarım çatılıyor. "Sahiden. Ne olduğunu, olduğu gibi anlatayım ister misin Leyla?" Sesinde gizlemeye çalıştığı bir ton yakalıyorum. Suçlayıcı bir ton. Rahatsızca kıpırdanıyorum yerimde ve tam ona bir cevap vermek üzereyken titriyor elimdeki telefon. İkimizin aynı anda bakışları ekrana düştüğünde Kuzey bir kez daha gülmekten çok uzak bir ses çıkarıyor. "Boşver ya da. Sen telefonuna bak."
O kadar huzursuz hissettiriyor, o kadar rahatsız oluyorum ki bu tutumundan bir cevap verme gereği duymadan açıyorum telefonu. Açılır açılmaz kulağımda bir küfür patlıyor. "Sikeceğim şimdi düz dur şurada." Oha. Yanlışlıkla mı aradı Leyla? "Heh. Açtın da ne konuşmuyorsun kızım?"
İstemsizce dudaklarımdan bir kıkırtı dökülüyor. Kuzey'in bakışları anında yüzüme çevriliyor sesimi duyunca ve derin bir nefes alıp kalkıyor koltuktan. "Bölmeyeyim dedim."
"Neyi?" Birkaç saniye sonra hızla kapanan kapının arkasından dişlerimi birbirine bastırıyorum. "Ay neyse. Kocan olacak it içimden geçti." Benim de diye cevaplamak istiyorum ama yapmıyorum elbette. "Siktiri boktan bir sürü evrak işiyle uğraşıyorum milyon saattir. Yemek yiyeceğim ben."
Gözüm mutfağa kayıyor ama bu akşam oturup Kuzey ile yemek yemek istemediğimi fark ediyorum. "On dakika. On dakikaya hazırım."
Babür'ün dudaklarının arasından bir ıslık dökülüyor. "Vay anasını. On dakikaya oradayım."
•••
"Sur yıkılmadan göremedim buraları."
Dalgın bakışlarım boş caddede dolaşırken önündeki bir şiş ciğeri soslu lavaşa sarıyor ve ısırmadan hemen önce homurdanıyor. "Bok var amına koyayım bu Sur'da."
Duyuyorum ne dediğini ama duymazlıktan geliyorum. "Burma kadayıf alıp surda yemek gibi bir ritüel varmış. Neden öyle diyorsun?"
Önüme dönüp ben de bir parça lavaş koparıyorum ve içimi küle döndüren o acılı sostan azıcık koyuyorum ortasına. "Leyla. Bunlar, daha fazla turist bu sikik taşları görmeye gelsin diye uydurdukları bir şey güzelim. Yoksa var aha burada da burma kadayıf. Alayım ye, canın çektiyse."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Leyla'ya Kadar
General FictionKim olduğunu görmek için yüzüne bakmak istediğim adamın ilk önce dudakları giriyor görüş açıma ve halinden memnun, gördüklerinden keyif alan bir gülümseme ile karşılaşıyorum. Bakışlarım dudaklarından sıyrılıp gözlerine tırmandığında kısa bir an duru...