Emniyetin bahçesindeki kahveciden çıkıp arabasına binmemiz on dakikamızı falan alıyor ve ben bu arada maruz kaldığım çam kokusunun hiçbir şey olduğunu o on dakikanın sonunda anlıyorum. Ayağımdaki topuklu ayakkabılar yüzünden binerken zorlandığım arabanın kapısını kapattığım an, tokat yemiş gibi sarsılıyorum zira etrafımı bir perde gibi çevreleyen koku, aklımı bulandırıyor. "Samatya'ya gideceğiz değil mi?" Saçlarımın arasındaki kalemi çektiğim sırada duyduğum cümleyle bakışlarım hemen soluma dönüyor. Bakışlarımdaki soru işaretlerini yakalamış olacak eli ensesindeki kısa saçlara uzanıyor ve gelişigüzel karıştırıyor orayı. "Mehmet ile görüştüm dedim ya." Mehmet ile görüşmesi, Mehmet ile benimle ilgili konuşması anlamına mı geliyordu bilmiyordum ama bu nedense içimden ılık bir şeylerin akmasına sebep olmuştu. "Anladım. Merkezdeyim bugün evet." Sinyal verip tam ters istikamete döndüğünde korkunç bir trafiğin içinde kalıyoruz ve bu durum beni bir miktar geriyor. "Durduk yerde trafiğe girdin." Gözlerini kısa bir an yoldan çekip bana çevirdiğinde omuz silkiyor. "Bana da iyi oluyor. Böyle araba, trafik, insan falan. Alışık olduğumuz şeyler değil." Hafif bir gülümseme tınısıyla kurduğu cümle, alışık olduklarını düşündürdüğünden içimde bir yerlere dokunuyor.
Bir şeyler söylemek üzereyken çalan telefonumla çantamın içinde ufak bir arayışa çıkıyorum. Nihayet emektarıma ulaşabildiğimde yüzümü geniş bir gülümseme kaplıyor. Bir yandan kulaklıkları arasam da bulamayacağımı anlıyorum ama neyse ki bu arada telefon da susuyor. "Açsaydın." Omuz silkip soluma bakıyorum ama Ali Kemal gözünü yoldan ayırmıyor. "Kulaklıkları bulamadım. Gözünü seveyim kablolu kulaklığın ya." Söylediğim şeyin yüzünü güldürdüğünü görünce ben de gülümsüyorum. "E normal açsaydın ya Leyla."
O böyle adımı söyleyince benim almaya çalıştığım nefes genzimde tıkanıp kalıyor sanki. Yirmi dokuz senedir yüzlerce insandan duyduğum ismim, sanki anca şimdi anlam kazanıyor. Sanki o bana Leyla demiyor da, bilmediğim bir dilde şiir okuyor.
Yüzüne öylece baktığımı fark ettiğimde yol ile benim aramda mekik dokuyan bakışlarını yakalıyorum. Neden cevap vermediğimi düşünüyor muhtemelen. Bu hali sayesinde hemen toparlanıyor ve sesimden emin olabilmek adına genzimi temizliyorum. "Mikrofonu bozuk. Ya hoparlörden ya kulaklıktan konuşabiliyorum. Aslında.." kurmaya çalıştığım cümleler telefonumun tekrar çalmasıyla kesiliyor. "Aç lütfen. Vazgeçmeyecek belli ki." Dudaklarım arasından çıkan kıkırtıyla başımı iki yana sallıyorum. "Asla vazgeçmez." Telefonu açıp arkama yaslanıyorum ve hemen cevap veriyorum. "Bahar çiçeğim.." sesimi duyar duymaz dudaklarından hoş bir gülümseme dökülüyor. "Şu ses tonunu duyunca böyle kendimi pencerelerden falan atasım geliyor. Ah ben erkek olacaktım ki."
"Olaydın keşke kız, direkt basardım sana nikahı." Kurduğum cümle büyük bir kahkahayla cevaplandığında dudağımı ısırıyorum gelecek olana. "Eh, elimi çabuk tutmam da gerekirdi elbette." Cevabı bu kadarla kaldığı için bir ara çikolatalı kurabiye yapasım geliyor Bahar'a zira tam da şu anda, evlilikle ilgili konuşabilecek bir ortamdaymış gibi hissedemiyorum kendimi.
"Bahar çiçeğim, sen bana bir şey mi diyecektin?" Sorduğum soruyla bir iki saniye duruyor ve bu beni sahiden gülümsetiyor. Muhtemelen söyleyeceği şeyi unutuyor şaşkın ördeğim. "Şey. Bugün kaçta çıkarsın diyecektim."
Birkaç saattir hastanede olmadığımı varsayarsak erken çıkamayacağımı biliyorum ama bunu Bahar'ın neden merak ettiğini bilmiyorum. "Neden sordun acaba?" Arkadan birkaç şıkırtı geldiğinde elindeki eşyaları sertçe bir kenara bıraktığını anlıyorum. "Ya beni erteliyorsun. Sürpriz doğum günü partim için elbise diktirmeyecek miyiz sana?"
İstemsizce attığım kahkaha, Ali Kemal'in bakışlarını üzerime çevirince dudağımı ısırıyorum. Yüzüme yayılmaya başlayan kızarıklıktan kurtulmak adına elimi yüzüme doğru sallıyorum ve bunun bir işe yaramasını umuyorum. "Sürpriz partinin tüm detaylarını bitirdin ve sana dert olacak tek şey benim elbisem mi kaldı bahar çiçeğim?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Leyla'ya Kadar
Ficción GeneralKim olduğunu görmek için yüzüne bakmak istediğim adamın ilk önce dudakları giriyor görüş açıma ve halinden memnun, gördüklerinden keyif alan bir gülümseme ile karşılaşıyorum. Bakışlarım dudaklarından sıyrılıp gözlerine tırmandığında kısa bir an duru...