Kenan Doğulu ~ Doktor
Zülfü Livaneli ~ Gözlerin
Sezen Aksu ~ Son Bakış
Melek Mosso & Aras İdol ~ Gel Desem De GelmeÜç gündür görmüyorum Leyla'yı.
Evveliyatımı sikiyor bu durum. Ama direniyorum. Onun için, ona direniyorum.
İlk iki gün susmayan telefonum bugün hiç çalmayınca sakin kalmaya çalışıyorum ama aklımı tırmalayan düşünceler, sadece kafamın içini değil, bütün vücudumu ele geçirmek üzere, hissediyorum.
Onu o akşam, evde bırakıp, arkama bile bakmadan çekip gitmek, öfkeme sığındığım zaman çok da zor değildi. Ama o öfke geçtiğinde, öncesindeki on günün hasreti öyle bir bindi ki omuzlarıma aldığım nefes bile zor gelmeye başladı.
O pazar akşamı, evde Leyla'yı bırakıp gittikten sonra korkudan mı öfkeden mi şimdi kestiremiyorum, eve sığamayıp geceyi devriyede geçirmiştim. Pazartesi ve salı Leyla'nın çağrı ve mesajlarından telefonumun şarjı erken bitmesine rağmen bugün bir tane bile çağrı almamak canımı sıkıyor ve sabahtan beri ertelediğim şeye daha fazla direnemiyorum.
Bir sorun olsa, haberim olacağını bilmeme rağmen oturduğum koltukta kıçıma çivi batıyor gibi hissetmenin önüne geçemiyorum ve telefona uzanıyorum. Telefon ikinciye çalmadan açılıyor. "Emredin başkomiserim."
Kaya'nın ses tonu bile bir sorun olmadığını gösteriyor ama sormaktan geri tutamıyorum kendimi. "Kaya nasıl gidiyor? Var mı bir yaramazlık?"
"Az önce içerideydim başkomiserim. Doktor hanımın sekreterinin yanına yerleştirdiğimiz arkadaşın yanındaydım. Bir sorun yok başkomiserim."
Demek ki Leyla aramak istemediğinden aramıyor bugün. "Bilmem gereken bir şey?"
Birkaç saniyelik boşluk oluşuyor ama kafamda kurmama fırsat vermeden cevaplanıyor sorum. "Bahadır komiserim gelmiş sabahtan. Onun dışında, poliklinikte bugün doktor hanım. Bir yaramazlık da yok."
Bahadır'ın Leyla'ya neden gittiğini biliyorum. Sabah ilk önce beni aramış ve hakimin karar duruşması için iki ay sonrasına gün verdiğini söylemişti. Tutuklu yargılama çıkan ilk mahkeme ve karar duruşmasının tarihini söylemek için aradığında, içimde ağır basan özlemle bunu Leyla'ya ben söylemek istesem de kendimi frenlemeyi becerebilmiş, Bahadır'dan bizzat kendisinin haberi Leyla'ya vermesini istemiştim. Muhtemelen sabahtan beri aranmamamın sebebi de tam olarak buydu zaten. "Teşekkür ederim koçum. Dikkat edin, kolay gelsin."
"Ben teşekkür ederim başkomiserim." Kaya telefonu kapatınca uzun bir soluk çıkıyor dudaklarımın arasından ve sırtımı rahat koltuğun arkasına yaslayıp birkaç defa esnetiyorum. Bana da kolay değil diye bas bas bağırmak istiyorum. Ben de özlüyorum. Ben daha çok arıyorum seni. Ama diyemiyorum. Kırıldığını bile bile görmezden gelmek ona olduğundan bin kat daha zor bana ama duygu kontrolü diye diye duygularımızın ebesini siktiklerinden kendime sahip çıkmayı becerebiliyorum bir şekilde.
O gece yaşadığı şoku hatırlıyorum. Söylediklerimin nasıl ağır geldiğini. Bana ulaşmak istedikçe ulaşamamasını. Defalarca evime gitmesini ama günlerdir eve uğramayan bana bir türlü denk gelemediğini. Biliyorum anasını satayım ama uzansam dokunacağım yerde beni bekleyen kadına uzanıp dokunamıyorum. Leyla'ya bu kadar ulaşmışken onlar, ben daha kim olduklarını bile bilmezken, var olma ihtimali üzerine bile gidip Balat'a ulaşmışlarken pervasızca uzanıp tutamıyorum elini.
Elini tutamadığım her an, aldığımı nefes zul geliyor ciğerlerime. Yok sayıyorum. O yaşasın, nefes alsın diye kendi alamadığım her nefesi görmezden geliyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Leyla'ya Kadar
Ficción GeneralKim olduğunu görmek için yüzüne bakmak istediğim adamın ilk önce dudakları giriyor görüş açıma ve halinden memnun, gördüklerinden keyif alan bir gülümseme ile karşılaşıyorum. Bakışlarım dudaklarından sıyrılıp gözlerine tırmandığında kısa bir an duru...