"Böyle hızlı olacağından emin misin?"
Ali Kemal üzerindeki deri ceketi çıkarıp koltuklardan birine atıyor gelişigüzel. Elini yüzünde gezdirirken gülüyor bu söylediğime. "Polis teşkilatına olan güvenin gözlerimi yaşartıyor güzelim."
Önlüğü askıya asarken yüzümü buruşturmadan edemiyorum. "Haksızsam haksızsın de Ali Kemal. Ölsem, cenazemi almaya gelirsiniz."
Ali Kemal kaşlarını çatıyor bu söylediğime ama umursamıyorum. Bunun yerine gidip kapıyı kilitliyorum. Ne var? İznimiz devam ediyor. Hasta bakasımız yok. Ne var? "Yalnız dikkatini çekerim. Arayıp bilgi veren benim. Sen değilsin."
Arkamı döndüğümde yüzüne baka baka gözlerimi deviriyorum. "Bari bunu bu kadar kolay kabul etme." Burnundan verdiği bir nefesle gülerken kapının önünde durmaya bir son verip koltuğuma ilerliyorum ama bana uzanan parmaklarına bakıp duraksıyorum. "Bir keresinde bir çocuk için sizin şubeyi aramıştım. Cinsel istismar mağduru. Acil adli tıbba gitmesi gerekiyor, bulgular için." Attığım adımlar tam önünde durduğunda hafif bir güç uygulayıp kucağına çekiyor beni. Bu bir tık, kanımı hızlandırıyor.
Gözlerim kapı ve yüzü arasında dolaşırken Ali Kemal yüzüme düşen bir bukleyi alıp burnuna götürüyor, kokluyor ardından öpüyor ve kulağımın arkasına iliştiriyor. Ben kucağında kıpırdanıp yutkunduğum esnada Ali Kemal'in belimdeki tutuşu sertleşiyor. "Rahat dur. Öyle anlat."
Bir kez daha yutkunuyorum ve sırtımı masaya yaslayıp yerleşiyorum kucağına. "Aradım sizinkileri. Kimdi bilmiyorum şimdi, ekşime de kimsenin başına." Yüzündeki sert ifadeyle dinliyor anlattıklarımı. "Dedim, çocuğu acilen adli tıbba götürmeniz gerekiyor. Ben de düşünüyorum ki hastane Fatih'te, çocuğun ikameti Fatih'te. Direnecekleri hiçbir şey yok." Durup histerik bir kahkaha atarken başımı sallıyorum iki yana. "Adam bana dedi ki, olay nerede olmuş! Ali Kemal, o an yaşadığım şoku sana anlatamam. Dedim sizi çok kısa bekleteceğim. Ben hemen sekiz yaşındaki çocuğu alıp karşıma sorayım, sana nerede tecavüz ettiler diye, size öyle bilgi vereyim." Ali Kemal ağzının içinde homurdanırken yan dönüp kaşlarımı çatıyorum. "Bana bak, sakın bana suçun işlendiği yer edebiyatı yapıp canımı sıkma! Başlarım senin polisliğine!"
Ali Kemal baş parmağını yanağıma yaslayıp eliyle boynumdan tutuyor sertçe ve başımı kendisine çekiyor. "Sana rahat dur dedim değil mi? Hiperaktif misin? Kıpırdamadan bir şey anlatamıyor musun?"
Cayır cuyur bir şeyler oluyor Leyla. Bence düz duralım.
"Sen dedin. Gel dedin. Ben koltuğuma gidiyordum, sen çağırdın."
Ali Kemal bir kez daha söyleniyor ağzının içinde ve ben biliyorum ki kendine küfrediyor o anda. Bana döndüğünde yutkunup dudaklarıma bakıyor ve yeniden gözlerime çıkarıyor bakışlarını. "Suçun işlendiği yer edebiyatı yapmayacaktım. Zaten edebiyat da değil o. Doğru bir şey. Vaka nerede olduysa, oranın sorumluluğundadır." Gözlerimi devirdiğimi gördüğünde yeniden çeneme uzanıp kendine çeviriyor yüzümü. "Ha ama, bahsettiğin durumda insiyatif alınamaz mıydı? Alınırdı. O ayrı."
Küçük bir kahkaha atıp başımı sallıyorum. "Çok güzel insiyatif aldılar zaten merak etme. Burak Bey ile tanıştığımı bilmiyorlardı zavallı arkadaşların, öğrendiler." Ali Kemal tek kaşını kaldırıp yüzüme bakarken uzanıp o kaşında gezdiriyorum baş parmağımı.
Bahar haklıymış. Biz de yapalım bundan sonra.
"Burak Sevencan'dan bahsetmiyorsundur."
Kıkırdayıp boynuna uzanıyorum ve küçük bir öpücük bırakıyorum oraya. "Bence ondan bahsediyorumdur."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Leyla'ya Kadar
General FictionKim olduğunu görmek için yüzüne bakmak istediğim adamın ilk önce dudakları giriyor görüş açıma ve halinden memnun, gördüklerinden keyif alan bir gülümseme ile karşılaşıyorum. Bakışlarım dudaklarından sıyrılıp gözlerine tırmandığında kısa bir an duru...