Mehmet kaçıncı olduğunu sayamadığım sigarasını henüz bitirmeden kül tablasına bastırdığında Alaz öfkeli bir soluk bırakıyor. Mehmet saatlerdir öyle gergin ki, saatler önce ters çevirip masalara kaldırdığımız sandalyelerin arasında, tek başına duman altına çevirdiği mekanda üçümüzü de asker etmiş vaziyette.
Ali Kemal evde zaten.
Ulan! Aklıma dolan kadife ses tonunun yüzümde kontrol edemediğim bir gülümsemeye neden olduğunu ayağıma yendiğim güçlü bir tekme ile anlıyorum. Bakışlarım Alaz'ı bulduğunda kaşlarıyla Mehmet'i işaret ediyor. Bu defa oflayan ben olduğumda Mehmet'in gözleri bana çevriliyor. "Kafamızı siktin lan kaç saattir!" Mehmet Alaz'a dönüp yeniden bana baktığında omuz silkip önündeki sigara paketine uzanıyor ama elimin tersiyle eline vurup uzaklaştırıyorum paketten. "Lan mundar ettin bütün paketi zaten. Bırak artık şunu."
Mehmet ateş saçan gözlerini üzerimden çekip Alaz'a bakıyor ve başını savurup beni işaret ediyor. "Görüyorsun değil mi? Leyla yaptı yapacağını, bu da böyle kuruyan tuzu ile dolanıyor kaç gündür." Adını duymamla yüzüme yayılan gülümsemeyi bu defa kimsenin bozmasına müsaade etmiyorum ve dizimin üzerine attığım diğer ayağıma tutunup hafifçe öne eğiliyorum. "Ali Kemal evde zaten dedi, duydunuz değil mi?"
Alaz yüzüne yayılan sırıtışını Mehmet'ten yediği yumrukla toparlıyor ve az önce yaptığım gibi derin bir nefes bırakıyor. "Ya Mehmet. Başlayacağım senin aşkının ızdırabına artık ha! Lan göt herif, zaten evlenmeyecek misiniz? Ne lan senin bu halin?" Mehmet'in sigara paketinin yanında duran kadife kutuya uzanıp açıyor ve kapaktaki ışığın etkisiyle daha yanar dönerli görünen yüzüğü, alan o değilmiş gibi Mehmet'in burnuna doğru uzatıyor. "Aha yüzük. Mis gibi. Git, evlenelim de olsun bitsin lan."
Mehmet bu defa çattığı kaşları ile bana dönüyor. "Göreceğim ben bunu. Bu var ya, öyle bir aşka düşecek, öyle bir yanacak ki. Dönüp bir damla su verirsem puştum lan!"
Keyifle sandalyenin arkasına yaslanıyorum ve normalde pek de içmediğim sigaranın paketine uzanıp Alaz'a bakıyorum. "Ya Memo, o iş hallolmuş olabilir bebeğim. O bir damla su için çok da beklemeyecek gibisin."
Mehmet korkunç bir hızla Alaz'a döndüğünde, Alaz oturduğu yerde homurdanıp elinde yuvarladığı peçeteyi atıyor suratıma. "Ya yok öyle bir şey. Uyduruyor. Bu nereden bilecek Mehmet de gelip sana anlatacak!"
Geçen gece durduk yerde söylemeye başladığı şarkıyı, Leyla'ya olan kaçamak bakışlarını ve Leyla'nın, Bahar'a belli etmemek için kadehime gömdüğü gülüşünü düşünüyorum. Ah Leyla. Gülüşüne kurban olayım senin. Alaz konunun üstüne devrilmesinden son derece rahatsız olduğundan yalandan yere genzini temizliyor ve sandalyenin arkasına yasladığı sırtını geriye doğru iterek omurgasını hareketlendiriyor. "Sizin bir şarkınız vardı. Aç onu, ver yüzüğü. İyidir öyle."
Gözlerimi devirip parmaklarımın arasındaki sigaradan derin bir nefes alıyorum. "Aynen Memo. Mum ışığında gül yaprakları da koy koçum. Muazzam fikir."
Alaz sandalyesini gürültüyle itiyor ve masadan uzaklaşıyor. "Lan sen neden bana yürüyorsun durduk yerde!" Omuz silkiyorum. Kimseye yürüdüğüm yok, keyfim tıkırında. Ama fikir öyle boktan ki belirtmeden duramıyorum. Buna rağmen Mehmet dirseklerini masaya yaslayıp eğiliyor ve volta adan Alaz'a bakıyor. "Şarkı diyorsun. E tamam. Bizim şarkımız. Olur o iş."
Sıkıntıyla yüzümü sıvazlıyorum ve başımı geri yatırıyorum. "Sahiden mi Mehmet ya?"
Mehmet sinek kovalar gibi bir hareket yapıp bütün itirazlarımı ağzıma tepiyor. "Açayım evlerinin önünde, ha?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Leyla'ya Kadar
BeletrieKim olduğunu görmek için yüzüne bakmak istediğim adamın ilk önce dudakları giriyor görüş açıma ve halinden memnun, gördüklerinden keyif alan bir gülümseme ile karşılaşıyorum. Bakışlarım dudaklarından sıyrılıp gözlerine tırmandığında kısa bir an duru...