Gözlerimi açtığımda nerede olduğumu anlamak için birkaç saniye nefes bile almadan etrafıma bakıyorum. "Hakkari'de var birkaç saat sonra işte lan neyi anlamadın?" Kuzey'in sert sesi ile soluma dönmeye çalıştığımda başıma korkunç bir ağrı saplanıyor ve dudaklarımın arasından çıkan bir sızlanmayı engelleyemiyorum. Kuzey'in yoldaki gözleri bir anlığına bana kaydığında öfkeyle soluyor bir kez daha. "Çenenin bağını sikeceğim Burak! Uyandırdın kızı lan!" Kuzey'in sesi ok gibi beynime saplandığında parmaklarımı şakaklarıma yaslıyorum. Ne oluyor Leyla? Nereye gidiyoruz?
En son birlikte rakı içtiğimizi hatırlıyorum ve başımdaki korkunç ağrının sebebini anlıyorum. Ama arabada ne aradığımız, gecenin kör bir vakti nereye gittiğimiz soruları cevaplanmıyor aklımda. Kocaman kocaman boşluklar var, fark ediyorum ama sebebini çözemiyorum. "Az kaldı."
Kızey'in kısık ama baskılı sesi ile boş gözlerim yoldan ona kaydığında, bir kere daha düşünüyorum nereye az kaldığını. Ağzının içinden bir şeyler homurdanırken kapatıyor telefonu ve aramızdaki boşluğa fırlatıyor gelişigüzel. "Kuzey? Ne oluyor?"
Kuzey çatık kaşlarının altından bana bakarken, mavilerinin laciverte durduğunu görüyorum ve bu beni bir miktar sarsıyor. "Hakkari'ye gidiyoruz canım."
Duyduğum şeyle kaşlarım havalanıyor aniden ama bu bile canımı yakıyor, başımdaki ağrıyı tetikliyor. "Neden? Gecenin bu vakti bana Zap turu yaptırasın mı geldi?"
Kuzey kıvrılan dağ yollarındaki bakışlarını bir kere daha bana çevirdiğinde gözlerini kısıyor bı defa. "İyi misin yavrum sen?"
Vücudundan oluk oluk akan gerginliği benden saklayamadığından koltukta yan dönüyorum. "İyiyim. Hakkari ne alaka? Asıl sen iyi misin?"
İki yüz metre ilerimizi göremediğimiz yolda, pek de tekin olduğunu düşünmediğim bir şekilde sağa çekip duruyoruz ve ben sağ tarafındaki uçurumlara yokmuş gibi davranabilmek için sol bacağımı kırıp altıma alıyor ve koltukta ona dönüyorum. Kuzey kemerini çözüp üzerime eğildiğinde kaşlarımın çatılmasını engelleyemiyorum. Alnıma uzattığı eli yanaklarıma ve oradan da boynuma kayıyor ve dikkatli gözleri yüzümü tarıyor. "Leyla. En son ne hatırlıyorsun güzelim?"
Omuz silkip sanki rakı şişeleri arka koltuktaymış gibi başımla orayı işaret ediyorum. "Rakı içiyorduk işte evde."
Böyle söyleyince, o bahçeden bu arabanın içine neden ve nasıl geldiğimi, dahası başımdaki bu ağrının neden olduğunu sorguluyorum bir kez daha. İyi de biz sarhoş olmayız Leyla? Kaşlarım an be an çatılırken tırnaklarımdaki bakışlarım Kuzey'e dönüyor ve aynı anda Kuzey'in elleri bana uzanıyor. "Kuzey ne oldu?"
Gözlerim karanlık yolda arabanın farından yansıyan ışık huzmesine kayıyor. Bu esnada Kuzey'in telefonu çalıyor bir kez daha. "Burak sikeceğim artık senin çeneni ne var lan!" Birkaç saniye karşı tarafı dinlerken ben Kuzey'in an be an kararan yüzüne bakıyorum. İlk önce tek kaşı havalanıyor, ardından iki gözü birden yumuluyor. Kuzeyin gerilen yüz hatları, bütün zihnimin ona yönelmesine sebebiyet veriyor. "Yaşıyor mu?"
Yaşıyor mu? Kim yaşıyor mu? Kime bir şey- Hazar! Hazar!
"Kuzey!" Kuzey aniden bana döndüğünde, yaşadığım aydınlanmayı fark ediyor. Kırmızıya dönen göz bebekleri ile hasar tespiti yapmak için yüzümü tarıyor ve donuk sesi ile telefondaki Burak'a cevap veriyor. "Yarım saate havaalanındayım. Leyla'yı bırakıp döneceğim. Aramaya devam edin!"
Telefonu kapattığında ne diyeceğimi bilemediğimden arka arkaya yutkunuyorum. Boş bakışlarımı Kuzey karşılıyor. Uzanıp yeniden boynumdan tutuyor ve kendine çektiğinde çenesine yaslıyorum başımı. "Hazar'dan mı bir haber var?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Leyla'ya Kadar
Ficção GeralKim olduğunu görmek için yüzüne bakmak istediğim adamın ilk önce dudakları giriyor görüş açıma ve halinden memnun, gördüklerinden keyif alan bir gülümseme ile karşılaşıyorum. Bakışlarım dudaklarından sıyrılıp gözlerine tırmandığında kısa bir an duru...