Ali Kemal Beyoğlu

5.8K 492 34
                                    

Ellerimi yasladığım lavabonun üzerindeki aynadan kendime bakarken çenemden süzülüp tişörtüme damlayan suları fark ediyorum. İki gün önce, narkotiğin bir baskında ele geçirdiği, Kertenkele Rıza'yı bir çocuğun sol boşluğundan yaraladığı, çocuğun çetedeki mağdur çocuklardan biri olduğu ve şu anda bir hastanenin kapalı psikiyatri servisinde tedavi gördüğü bir dosya içinde önüme bırakıldığında hiçbir şey hissetmediğimi hatırlıyorum. Altı senesi dağda geçmiş bir adam için, can havliyle boşluğa takılmış bir bıçak, çocuğun özgürlüğüne giden adımdan başka bir şey ifade etmiyor elbette. Ne zaman ki dosyayı gerçekten inceledim, çocuğum hangi hastanede kaldığını öğrendim, ancak o zaman kertenkele dosyası benim için bir önem arz etmeye başladı.

Hastane, Leyla'nın çalıştığı hastane.

Dokuz sene önce arkama bakmadan giderken, bile bile üstüne basıp arkamda bıraktığım enkazın.

Leyla, benim son yürek yangınım.

İlki şüphesiz dalgalansın diye kendimden geçtiğim ay yıldızlı al bayrak. İkincisi de, kendiminkiyle birlikte talan ettiğim yüreğin sahibi. Leyla.

Yaz tatillerinde, Muğla'ya anneannesinin yanına gitmeden yakalayabileyim diye annemi darladığım, bazen karnemi bile almadan İstanbul yollarına sardığım, o mutfağın balkonundan beline kadar aşağıya sarkarken nefesimi tuttuğum, dokuz sene öncesine kadar gözlerinin yeşilinde kaybolduğum, gözlerimin rengini hiç öğrenemese de bir ona bakarken yeşerdiğini bildiğim Leyla.

Benim son yürek yangınım.

Lavabonun yanında duran peçetelikten aldığım iki peçeteyle yüzümü siliyorum ve bakışlarımı aynadan ayırıp yan taraftaki çöp kutusuna atıyorum. Sabah Mert gelip Leyla'nın ifade vermeye geleceğini söylediğinde nefesimi tuttuğumu hatırlıyorum şimdi. Bizzat Mert'in almasını istemiştim ifadeyi çünkü böyle, damdan düşer gibi karşısına çıkmayı istemiyordum. Tuvaletten çıkıp odama gireceğim sırada görüyorum onu. Elindeki telefonu, tadını asla öğrenemediğim, kendime yasakladığım dudaklarına yakın tutuyor, ses kaydı alıyor muhtemelen.

Yüzündeki gerginlik, etrafta dolaşan sıkıntılı bakışları kiminle konuştuğunu düşürüyor aklıma. Sonra bunu düşündüğüm için yüzümde bir gülümseme beliriyor. Dokuz senedir, kiminle konuştuğunu mu biliyorsun diyorum. Gözlerim vücudu üzerinde arsızca dolaşırken, asla değişmediğini, belki o rüyalarımı süsleyen buklelerin biraz daha uzadığını düşünüyorum. Aradan geçen bu dokuz senede, değişen tek şey bukleleri mi diye düşünüyorum istemsizce. Hala sinirlendiğinde ya da sıkıldığında buklelerini çekiştiriyor mu diye düşünüyorum. Saçlarını önüne gelen her şeyle tutturup sonra bundan da sıkılıp gelişigüzel dağıtıyor mu diyorum. Ne yaparsa yapsın, yataktan kalktığında bile o saçların dünyanın en güzel saçları olduğunu biliyor mu acaba diye de ekliyorum o aklımdan geçen cümlelerin arasına.

Önümde dikilen bedeni fark ettiğimde dikkatimi Leyla'nın üzerinden çekip Ezgi'de topluyorum. "Başkomiserim." Başıyla verdiği selamı ben de başımla alıyorum. Bakışları az önce benim baktığım yere kaydığında dönüp Leyla'ya bakmamak için direniyorum. "Doktor Hanım, ifade vermeye gelmiş. Ben size bilgi verim." Gözlerimi Leyla hariç her yerde gezdirip yine Ezgi'ye döndüğümde beklentiyle bana baktığını görüyorum ve başımı iki yana sallıyorum. "Lüzum yok. Mert alacak ifadesini. Getirir dosyasını." Çatılan kaşlarının ardında muhtemelen ifadeyi neden komiserin aldığını düşünüyor ama orada durup ona icazet verecek halim olmadığında başımı bir kez eğip selam veriyor ve yanından geçiyorum. Odamın olduğu koridora dönmeden bir kez daha Leyla'nın olduğu yere dönsem de bıraktığım yerde bulamıyorum onu.

Odaya girip sandalyeme oturduğumda, günler önce Mehmet'ten aldığım kitabın arasında karşıma çıkan fotoğrafı çıkarıyorum çekmeceden ve bırakıyorum masanın üzerine. Leyla'yı gördüğüm son yaz. Günler sonra üniversite sınavının sonuçları açıklanacak. Ben Mehmet'ten öğreneceğim, Cerrahpaşa'yı kazandığını. Bir masanın etrafında Mehmet ile yan yana oturduğumuz sandalyelerde, Deniz Mehmet'in sandalyesinin arkasında dikiliyor. Bahar ile Alaz hortumla birbirlerini ıslatma derdindeler ve hortum kimin elinde kalacak savaşı var. Leyla, hemen yanımda, amcamların bahçedeki sedirde bir bacağını uzatmış, diğerini kırmış ve çenesini o dizine yaslayıp Alaz ile Bahar'ı seyrediyor. Ben de onu.

Leyla'ya KadarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin