Denemekle Olmadığını Bilen Beyleri Severiz

3.9K 353 88
                                    

"Leyla?" Ali Kemal'in sesini duyunca birkaç saniyedir nefesimi tuttuğumu fark edip usulca bırakıyorum dudaklarımın arasından.

"Buradayım." Sesim mırıldanır gibi çıkınca istemsizce genzimi temizleyip oturduğum yerde dikleşiyorum. "Buradayım Ali Kemal. Ama kapatmam gerekiyor. Misafir geliyormuş."

"Duydum." Ses tonundaki sertlik, başka şeyler de duydum, açıklayasın var mı der gibi olsa da bir şey demiyorum.

"Görüşürüz o zaman sonra."

"Leyla." İsmimi söyleyip derin bir nefes veriyor yeniden. "Leyla. Allah aşkına bir şey de." Ne dememi istediğini anlamadığımdan susuyorum. O boşluk Ali Kemal'in derin bir nefes almasına yol açıyor bu defa. "Ne dedi o? Giyin falan." Gözlerimi kapatıp elimi karnıma yaslıyorum ve hafifçe öne eğiliyorum. Karnım da ağrımıyor aslında ama ağrıyormuş gibi hissediyorum. Kocaman bir taş varmış da, hareket etmemi engelliyormuş gibi.

"Kuzey'in timindekiler bilmiyor aramızdakileri. Bizi gerçekten evli sanıyor. Onların yanında yani böyle durmayacağımı bilirler."

"Böyle ne Leyla!" Ses tonu aramıza bir nefes boşluğu sığdırdığında az öncekine göre daha alçak volümlü ama kesinlikle sakinleşmemiş bir şekilde devam ediyor. "Bir şey de Allah için. Böyle ne? Allahım!"

"Yani ben, ben evde pek.." Ne diyeceğimi de bilemiyorum. Bana bunları ne sıfatla sorduğunu da konduramıyorum. Yine de bu kadar uzakken maraza çıkarmak istemediğimden yükselmiyorum.

"Sen evde pek giyinmezsin." Söylediği şeyle kaşlarım çatılıyor ama gözlerimi üzerimde gezdiriyorum ve çok da haksız olmadığını fark ediyorum. Yine de ona ne! Sana ne Ali Kemal! İçimde kaynamaya başladığını hissettiğim volkan beni yataktan kaldırdığında açık saçlarımı elimle toparlıyorum gelişigüzel. Herhangi bir şey söyleyemeden Ali Kemal'in sesini duyuyorum bir kez daha. "Neyse. Giyin gerçekten. Sonra görüşürüz." Bir şey dememe kalmadan telefon kapandığında mümkünmüş gibi daha da çatılıyor kaşlarım.

"Sana soracaktım çünkü. Hadsiz." Henüz çıkarmadığım kıyafetlerime üstten bir bakış atıp en üstte duran uzun taytı alıyorum ve bacaklarımdan geçiriyorum. Saçlarımı gelişigüzel toplayıp odadan çıktığımda salon kapısında Kuzey ile çarpışmak üzereyken ikimiz de birer adım geri atıp bunu engelliyoruz. "Nihayet."

"Ne nihayet ya!" Verdiğim tepkiyle şaşırdığını havalanan kaşlarından anlıyorum ama çok üzerinde durmuyorum. Gelip saçma sapan konuşup Ali Kemal'i de başıma sardırdığı için ayrıca sinirliyim zaten. "Hani?" Yanından geçip salona girsem de kimseyi görmeyince iki elimi yana açıp arkamı dönüyorum. "Hani neredeler?" Kuzey herhangi bir tepki vermeden kapının pervazına yaslanıyor ve kollarını göğsünde birleştiriyor.

Anlat diyor Leyla. Anlat, dinliyorum.

"Çocuklar da çocuklar. Giyindim al." Kuzey bir eliyle burnunu kaşıyıp yeniden kollarını birleştiriyor göğsünde. "Görüyorum." Sakin sesi beni biraz daha sinirlendirdiğinde yerimde tepinmemek için arkamı dönüp açık mutfağa ilerliyorum ve az önce gördüğüm french pressi arıyorum. Birbiri ardına açıp kapattığım hiçbir yerde bulamamak beni daha da sinirlendirdiğinde vazgeçip son dolabın kapağını çarpmak üzereyken arkamdaki bedenin varlığını hissedip soluğumu tutuyorum. Kuzey sağ elini tezgaha yaslayıp sol eliyle dolabın kapağını açıyor. Tezgah ile arasında sıkışmışken tuttuğum nefesi bırakamıyorum bir türlü. Gözümün önündeki french pressi alıp tezgaha bırakıyor ve sol elini de tezgaha yaslayıp beni abluka altına alıyor. "Burada."

Ellerimin buz kestiğini anlıyorum ama ne diyeceğimi bilemiyorum. Uzun zamandır Kuzey'den sakladıklarım bir bir gözümün önünden geçerken neye nereden başlayacağımı kestiremiyorum. "Konuşalım mı?" Sakin sakin sorduğu soruyla ağlayacak gibi olsam da dudaklarımı ısırıp başımı sallamakla yetiniyorum ve bu arada Kuzey tokayı çıkarıp bileğine takıyor ve açılan saçlarımı düzeltiyor. Arkamdan yanıma geçtiğinde kalçasını tezgaha yaslıyor ve bir kez daha bağlıyor kollarını göğsünde. "Kahveyi demleyeyim mi?" Kuzey bir bana bir tezgahın üzerine bakıyor ve hafifçe sallıyor başını. "İki kişilik yapsana. Güven de içer." Bir şey demeden kahve kavanozuna uzanıyorum Kuzey'in bakışları altında. Tek başıma yapamayacağımı düşünmüş olacak elimdeki kavanozu alıp açıyor ve bana geri veriyor. Açılan kapakla yayılan kokuyu daha iyi alabilmek için kavanoza eğiliyorum ama hayır, kahve kokusu bile sakinleştirmiyor beni. Yeterli kahveyi koyduğumda çaydanlığın altından su koyup french pressi kapatıyorum. "Beklesin biraz." Mırıldanarak kurduğum cümleyi yanı başımda dikildiği için duyuyor ve önümden geçip salon kısmına ilerliyor.

Leyla'ya KadarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin