•
Hayatta ön görülemeyen birçok şey olurdu. Koşulsuzca yuvana aldıkların bile günün birinde seni acımasızca, bir kış günü terk edip gidebiliyorken bu hayatta her karşına çıkana bu kadar sıkıca bağlanmaman gerektiğini gösteriyordu insana.
Ama ben gelecekten çok geçmişe sıkışıp kalmıştım. Gelecek kaygıları yaşamam gereken bu zamanlarda keşke elimde beni geçmişe döndürecek bir şeyim olsaydı diye yakınıp dururdum. Bu yakınmalarımın zaman geçtikçe daha da artacağından habersizdim.
Bir cuma gün hava düne göre biraz daha iyi duruma gelmişken sabahtan olan dersim biter bitmez kendimi kampüse atmıştım. Okulun taşlı yolunda yavaş adımlar atarken sanki dün çok tehlikeli tiplerin fink attığı bir yeraltı maçına giderek orada birisinin yüzüne bıçak savurmamışım gibi rahat bir tavrım vardı.
Bu üstüme pelerin gibi geçirdiğim rahatlığın altında çok daha derinlerde yatan bir sıkıntı da vardı. Bir yanım Yoona'yı daha görememiş olmaktan dolayı endişeliyken bir yanım çok daha farklı bir sıkıntının serin sularında yüzüyordu.
Ben daha bu sıkıntılı yanımın tam olarak neyden kaynaklandığını çözememişken kaderin cilvesi olsa gerek, okul yolunda siyah deri ceketli ve buraya ait durmayan birisini karşıma çıkardı. Arkası dönüktü bana ama bu duruştan bile kim olduğunu anlar anlamaz ne ara beni buraya getirdiğinden habersiz ayaklarımı, tekrar harekete geçirdim ve topuklularımın üstünde tok adımlarla birlikte yanında yürümeye başladım.
Aramızda bir omuzluk mesafe vardı ama o, daha ben yanına gelmeden dönüp arkasına bir bakış atmıştı ve ben de sanki kırk yıllık arkadaşıma rastlamış gibi sırıtarak "N'aber?" diye konuştum. Ellerimi ceketimin ceplerine sokarken "Havalar de bir ısınamadı gitti." Diye mırıldanmayı eksik etmedim.
Jeno hiç bozuntuya vermeden seri adımlarla yürürken doğrudan önüne bakıyordu ve ben de profilini incelemeyi bırakıp önüme döndüm. Birkaç kişinin bizim tarafımıza kaçamak bakışlar attığının farkındaydım. Bu ya benden kaynaklıydı ya da yanımda duran heykel gibi çocuktan kaynaklıydı. İkinci ihtimal ağır bassa da ben özgüvenimi incitmek istemediğim için ilk seçeneğe yormaya karar kıldım.
"Önümüzdeki günlerde de yağışlı olacak havalar." Dedi beni hiç bozmadan konuşurken. "Daha kalın şeyler giyinmeni tavsiye ederim."
"Sağ ol." Dedim önerisine dudak bükerek. "Tavsiyeni dikkate alırım."
Bana yandan bir bakış attığında dudaklarında belli belirsiz bir kıvrım oluşmuştu. Profiline baktığımda boynunun kenarında birkaç dövmesine baktım. Ellerinin sırtında da dövmelerini görmüştüm ama derin anlamlar taşımaktan ziyade öylesine yapılmış dövmeler gibi gelmişti.
"Dersten mi çıktın az önce?" diye sordum konu açma çabasıyla. "Mimarlık okuyordun değil mi? Zor olmalı."
"Öyle." Dedi kafasını sallarken bir eliyle önüne düşen saçlarını geriye atmıştı ve çenesini kaldırınca boynundaki adem elması da açığa çıkmıştı. "Mimarlığa ilgili misin ki? Fakültenin yakınlarında dolaşıyorsun."
YOU ARE READING
Where The Shadow Ends
Fanfiction[Nesta] İlk defa bu dünyada gerçek bir arzum olmadığı için korkmuştum. Sonra o geldiğinde, göğüs kafesimin içindeki o terk edilmiş şehri baştan inşa etmeye başladı. Her bir köşesine kendinden bir parça yerleştirirken hiç düşünmedi, bir gün o gittiği...