☾ XXX

198 25 36
                                    

•

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


Hiç söyleyemezsin kalbinin en çok neye kırıldığını. İncindiğin yerden defalarca yara alırsın ama hiç düşünmeden yalın ayak koşarsın ardından seni istemeyenin kollarına doğru. Ama o her defasında seni tüm gücüyle ittiğinde düşersin onun bilinmezliğine doğru hiç durmadan. Yine ayağa kalkıp ona koşabilmek için elini uzatmasını beklersin tutunacak bir dalın olması için. Öyle değil mi Arina? Kendine yaptığın bu değil miydi en başından beri? İstenmediğin yerlerde kalmaya devam etmek, hiç gidememek, kendi yolunu inşa edememek ve kaybolmak... Dönüp baştan başlarsın her defasında; tekrar ve tekrar yenilebilmek için kalbine.

Park IlSung'un suçlayıcı bakışlarına maruz kalırken boğazımda bir acı kenetlenmişti, konuşacak mecali kendimde bulamıyordum.

"Buna neyin sebep olduğunu biliyor musun?" Dedi ağırca kafasını sallarken. Akşam terapistim Bayan Kang'ın yanından çıktıktan sonra Yoona'yı gideceği yere bırakmıştım ve soluğu burada almıştım. Kırmızı barın patronunun, aynı zamanda çocuklara birer tetikçi olmaları yolunda ciddi eğitimlerin verildiği Akademi'lerden birinin de yöneticisi konumunda olan Pak IlSung'un, buraya gelir gelmez bana doğrulttuğu sorusu zalimceydi. Mark'ın beni aramasını ve o savaş meydanının yıkılmış görüntüsünü görmem için emretmişti. Mark, benim bunu kaldıramayacağımı söylese de eğitimlerin başında gelen ilk adım patronların sözünün katiyen çiğnenmemesiydi.

Bana, yarattığın yıkımı gördün mü, diye sormuştu.

Beni suçluyordu sebebini çözemediğim şekilde. Dejun da benden şüphe duyuyordu.

"Benim Akademi'yle artık bir bağlantım yok." Dedim tok bir sesle. "Sizin yetiştirdiğiniz askerlerden birisi değilim."

İnkarımı önemsemedi. "Öylesin." Dedi. "Baban seni bana getirdiğinde artık bize ait olduğunu kabul etmiş bulunmaktaydı."

Dişlerimi birbirine bastırdım. Öfke bir kor gibi belirdiğinde bulunduğu yeri yakmıştı. "Onların ne için eğitildiğini hiçbir zaman öğrenemedim. Cemiyet'in varlığından bile çok sonradan haberdar olmuşken kendi sorumsuzluğunuzun bedelini yıkamazsınız üstüme. Onları korumak sizin ilk önceliğinizdi." Onun kim olduğunu bile umursamadan dişlerimin arasından tıslarcasına konuşarak masasının önüne doğru bir adım attığımda, korumalardan birisi beni tehdit olarak görerek hamle yapmıştı ama Park IlSung, hiçbir şekilde istifini bozmadan tek bakışıyla onu durdurdu.

Güldü yüzündeki kırışıklıkları daha da ortaya çıkaracak şekilde. "Gerçekten Cemiyet'ten haberdar değil miydin?"

Gözlerim, ima dolu sesi üzerine kısılırken ifadesini inceledim bir şeyleri açığa çıkarmak ister gibi. Cemiyet'i ilk Jaemin sayesinde duymuş, Nyx'in içinde aslında insan pazarının kurulu olduğunu da sonradan görmüştüm. Dahası amcam, bazı yaptığı ortak işler sebebiyle Nyx içinde dönen olaylara katılmak zorunda kalıyordu ve aynı şekilde babam da Cemiyet için kıymetli bir şeyi çalarak ortadan kaybolmuşken bir şekilde tüm okların bana dönük olması kabul edilirdi. Çünkü ben iki tarafa da hizmet ediyor gibi görünüyordum işin aslı öyle olmasa da. Soyadımdan dolayı Cemiyet'e hizmet edenlerden olduğumuz düşünülse de Akademi'de eğitim almıştım ve onların birçok gizli yerini de biliyordum.

Where The Shadow EndsWhere stories live. Discover now