☾ XVI

204 27 32
                                    

•

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

İnsan yalan söylemeye başladığında ilk kendini kandırmaya başlardı. Zihnen içine girmediğin bir yalanda nasıl başkalarını da inandırıp o yolda yürütürdün? Küçükken annemin anlattığı o masallarla başlamıştı kendimi kandırışlarım. O dünyada her şey çok saf ve temiz görünürken o dünyalardan birinde yaşadığımı hayal ederek gözlerimi yumardım her geceye ama bilirdim aslında o uykusuna yattığım hayaller bu dünyada nefes almaya devam ettiğim sürece hiç gerçekleşmezdi.

Annemin ve babamın tartışmalarının sesleri, o tavan arasında hemen üstümde kocaman bir penceresi olan odamda bir karabasan gibi çökerken göğsüme, her şey yolunda gibi davranmaya devam etmiştim ama bu kandırmalar, bir gün annemin yine babamla yaptığı bir tartışma sonucunda evi bir hışımla terk etmesi ve bir trafik kazasına kurban gitmesi ile sonlanmıştı. Anlamıştım geç de olsa, ağır da gelse, bir daha hiç mutlu olmamama sebep olsa da bu dünya kız çocuklarının masallarını gerçek kılmazdı.

Sorunlarla mücadele etmek zor olduğu zaman uyumak yerine harekete geçmiş olsaydım daha verimli bir yol kat edebilirdim ama elimde nereden başlayacağım hakkında bir yönlendirme olmayınca bocalıyordum.

"Seni nasıl okula alıyorlar?" diye homurdandım kaşlarımı çatarak bana doğru hiç hızını kesmeden gelen Jeno'ya bakarken. "Güvenliği uyaracağım, giriş çıkışları iyice denetimsiz bırakmışlar."

Üç gündür onu göremiyor olmak bende hiçbir değişim yaratmamıştı ki onu en son nasıl gördüysem aynı huysuzluğu ile beni de bastığı yere katmak ister gibi adımlarken kollarımı göğsümde bağlayarak inatla karşısında durdum. "Ne yaptığını sanıyorsun sen?"

Daha dün doğmuş gibi masumane bir suratla "Yine ne yapmışım?" diye sordum. "Nefes alsam birileri rahatsız oluyor."

Kolumdan tuttu ve beni ayakaltı olmayan bir yere çekiştirirken sıkkın bir tavırla nefesimi havaya üfledim. Tutuşu sert değildi ve kolaylıkla ondan kurtulabilirdim ama her şekilde canımı sıkacak olan konuşmalardan birini yapacağımız için bitse de gitsek havasında ona ayak uydurdum.

"Bilmiyor ayaklarına yatma bana." Diye terslediğinde kaşlarımı kaldırdım. "Tartarus'a gitmek ne demek? JongHo piçi seni daha yeni kaçırma girişiminde bulunmuşken tekrar gidip orada çalışmaya devam etmek için konuşma teklif etmişsin."

Ellerimi hafifçe iki yana kaldırarak bir durumu sunar gibi "Aramızdaki sorunları hallettik." Dedim. "Kaç senelik patronum, yakında ölüp gidecek küs mü ayrılalım?"

Ellerini saçlarından geçirdiğinde bir süre önce ne kadar yumuşak olduğunu bizzat deneyimlediğim tutamları çekiştirince yüzümü buruşturdum. O kadar öfkeli ve artık hiçbir şeye tahammülü kalmamış gibi duruyordu ki içinde biriken öfkesini tek seferde bana karşı dökeceğinin sinyallerini alarak ufaktan ufaktan kaçma planları aklımda kurmaya başladım.

Where The Shadow EndsWhere stories live. Discover now