☾ XI

297 28 14
                                    

•

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Son hep yakın derler ama o beklenilen son, hiç doğru zamanda seni bulmaz. En can alıcı anda belirir her şeyi senden söküp aldığında artık ölmem gerek dersin, bu sonum ama son hiçbir zaman bitmez. Acılarınla yanıp durursun, ne kül olursun ne de sönersin.

Jeno ile birlikte hiçbir şekilde durdurulmadan oradan çıkmıştık. Ev iki katlı kocaman müstakil bir yapıydı ve tahminlerimde yanılmayarak ormanın içinde sıra sıra dizili yeşil yapraklı ağaçlar, derin bir sessizlikteki muhafızlar gibi dikiliyordu.

Benim gerçekten bir şey bilmediğime inanarak serbest bırakmışlardı ama içimden bir ses bunun böyle devam etmeyeceğini söylüyordu. Ben de hislerimde yanılmazdım.

Jeno motoru ile gelmemişti. Spor iki koltuğa olan lüks siyah bir araba kapının girişinde park edilmişti gelişigüzel. Etrafa ara sıra görünüp kaybolan nöbet tutan kişiler vardı. Birisi Jeno'ya başıyla selam vermişti ve aynı şekilde karşılık aldıktan sonra demir kapıyı açtığında Jeno, geçmem için bana başıyla işaret verdi.

Onunla her ne kadar artık aynı havayı bile solumak istemeyen bir yanım, can sıkıcı bir şekilde ortaya çıkmış olsa da burada birilerinden beni evime kadar bırakmasını rica edemeyeceğim için bu tanıdık yabancı ile gitmeye karar verdim.

Arabanın etrafından dolaşıp yolcu koltuğuna geçtiğimde kollarımı göğsümde bağlamış bakışlarımı yola odaklamıştım. Jeno adamlardan biri ile konuştuktan sonra şoför koltuğuna geçmişti ve hemen arabayı çalıştırıp yola koyuldu.

Arabanın koltuğu çok rahattı. İçine gömülmüştüm ve çok yorgun hissediyordum. Biraz kestirsem hiç fena olmazdı ama yanımdaki herife hiç de güvenmiyordum.

"Ne oldu şimdi?" diye sordum uzun bir süre sonra dudaklarımda biriken sözleri sarf etme ihtiyacı ile. "Sen geldi ve günü kurtararak bir daha o adamların beni kaçırma girişimlerine engel mi oldun?"

Burnundan güler gibi bir nefes bırakırken ona dönüp bakma isteyen tarafıma güç engel oldum. Böyle bir hayat yaşayıp böyle kötü bir karaktere bürünmüş birisinin gülüşünün sesi ve buna ek olarak göz gülümsemesi olması adil değildi ama hayatta ne adildi ki zaten?

"Şu an için öyle görünüyor." Diye konuştu kalın tok bir sesle.

Kafamı çevirip ona baktım kaşlarımı çatarak. "Nasıl yani?"

"Bunak JongHo yanlış hamle yaptı seni kaçırmaya çalışarak." Diye söze başladığında ona dikkat kesildim sırtımı koltukta dikleştirerek. "Senin orada çalıştığından haberdar olan birisinden böyle bir emir almış olabileceğini düşünüyorum. Fark etmemiş olamazsın -ki beni bile fark ettin- babanın yokluğundan beri seni uzaktan gözlemleyen birileri vardı. Babanın canını sıktığı kişiler ona ulaşabilmek için senin takip ediyorlardı. Amcan ise seni korumakla uğraşıyordu bu süreye kadar. Sen de öğrendin zaten babanın durumunu. Bundan sonra daha dikkatli olmanda fayda var. Fevri hareketler yapma. Huylarına git." Güldü. "Belki iş birliği."

Where The Shadow EndsWhere stories live. Discover now