☾ XL

191 24 141
                                    

•

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Gülümseyerek her şeyin yolunda olduğunu gösterebilirdin çevrendekilere. Ölürken bile hiçbir sorun olmadığını anlatırdın tek bir tebessümle. Ölsen de ve hiç yaşayamadığın bir hayatın içinde çırpınsan da, kanadı kırık bir güvercin olup tekrar uçmaya yeltense de hiçbir zaman gerçeklerden kaçamayacağını bilirdin. Yalanlarını, bir tek aynada kendine bakarken tebessümünün ardına saklayamazdın.

En çok da artık kendini yalanlarına inandıramadığında üzülürdün. Çünkü kendinin bile inanmadığı bir yalana başka kimseyi inandıramazdın.

Odadan çıkarken bana seslendiğini duydum son bir defa. "Arina," dedi hatırladığım o yumuşak tınıyla. "Annenin günlüğünde her şey yazıyor."

Dışarı çıktığımda kapının önünde uzun boylu oğlan vardı. O kadar uzundu ki, kafamı iyice geriye yatırarak bakmak zorunda kalıyorum. "Tanışamadık," dedi kafasını bir kez eğerek bana selam verdiğinde. "Sungchan."

Ona gelişigüzel bir bakış atarak "Adımı ve hatta hakkımda her şeyi bildiğin için pek bir tanışma olmuyor o." Dedim küçümseyici bir sesle. Bu onu güldürdü. Sevimli bir gülüşü vardı ama kapıyı benden önce davranarak açtığında geçmem için, elinin sırtındaki yaraları da görmüştüm. Bir şeyleri fena yumrukladığı belliydi.

"Kusura bakma." Dedi bu söylediklerimi yadırgamadığı açıktı. "Herkesin yapması gereken sorumlulukları var."

"Haklısın." Diye mırıldandım birlikte salona girerken. "O sorumlulukların yanında düzenli yalan da söylemek geliyor."

Adımları duraksar gibi olduğunda ben yürümeye devam ettiğim için birkaç büyük adımda bana yetişerek yeniden ayak uydurdu. "Bu sınırlar içinde kimse kimseye bir şey borçlu değil, Arina. Sana gerçekleri en başından anlatmadığımız için bize tavır mı takınacaksın?"

"Tavır aldığım yok." Odadan çıktığımdan beri sürdürdüğüm kayıtsız halimle. "arkadaşımı öldürmenize rağmen hala nasıl yüzüme bakabildiğinize şaşırıyorum."

Bu sözleri olması gerekenden biraz daha yüksek sesle söylemiştim ve böylelikle salona girdiğimizde diğerleri de duymuştu. Sungchan elini yüzüne yaslayarak sıvazladı. "Başlıyoruz." Diye mırıldandığını duydum kısık sesle.

İçeri girer girmez benimle ilk göz göze gelen Jeno'ydu. Sanki hemen çıkmamı bekliyordu ve adım seslerimden bile ayaklanmıştı. Üzerinde ona tam oturmayan, daha önce görmediğim bir hava vardı. Gerginlik somut bir varlık gibi hemen ensesinde dolaşıyor gibiydi. "Arina," diye konuştuğunda eğer biraz daha bu ses tonuyla benimle konuşsaydı tüm her şeyi anlık kenara itebilirdim, ama irademi korumayı başararak onlara doğru birkaç adım daha attım omuzlarım dik bir şekilde. Bakışları yumruk halindeki ellerime kaydı. Kan, bandajdan sızmıştı ve bu da dikkatinden kaçmamıştı elbette.

Where The Shadow EndsWhere stories live. Discover now