•
Yalnız kaldıkça bazı şeylerle yüzleşmesi daha da katlanılmaz oluyordu. Kalabalığın arasına karışarak onlardan birisi gibi kabul görmek ve kafanın içindeki gürültüden kaçmaya çalıştıkça oradan daha çok dışarı itilip duruyordun. Yıldızlarla dolu göğe baktığında da bu koca evrende bir tek itilip dışlanan senmişsin gibi gelirdi ama bazen yalnızlıkla bağ kurduğun birileri de olurdu uzakta, göremediğin.Yaktığım sigaradan son bir nefes daha çekerken kapıdan çıkan kişiyi görmemle hızlıca söndürerek çöp kutusuna attım. Benim sinyelimle hareketlenen Yoona, benden daha ağır bir şekilde yürürken onun kısılı gözlerinin delici bir ifadeyle genç kızı izlediğini biliyordum.
"Dain?" dedim sesime sevecen bir ton da katarak. "Nasılsın görüşmeyeli?"
Dain hastaneden kendini daha iyi hissederek çıktığında onu karşılamak için gelmiştim. Yüzündeki şişlik ve morluklar büyük ölçüde geçmişti ama eski parlaklığından eser kalmamıştı pürüzsüz teninin. Açık kahve saçlarını tepesinde bir topuz yapmış, açık renkli dizlerinin aşağısına doğru uzanan bir elbise ve spor ayakkabıları giyinmişti.
Beni burada görmeyi beklemediği için kahve gözleri büyüdü anlık ve ifadesini hızlıca toparlayarak kendini zorlamayacak şekilde gülümsedi. "Daha iyiyim." Dedi kafasını sallarken. "Buraya geleceğini bilmiyordum?"
"Sürpriz yapayım dedim." Ellerimi iki yana hafifçe açarak güldüm.
Bakışları arkamdan duran giyimiyle bir gangsteri anımsatmayan Yoona'ya döndüğünde sınıf arkadaşlarıyla çocuğunu tanıştıran bir ebeveyn gibi kolundan çekiştirerek "Bu da arkadaşım Yoona." Dedim. Onu çaktırmadan kolundan dürttüm. "Buraya geleceğimi duyunca o da bana eşlik etti."
"Merhaba." Dedi Dain kibar bir sesle. Gülümserken zorlanıyordu. Eski parlak gülüşten sadece bir günde eser kalmamıştı. "Tanıştığıma memnun oldum."
Yoona bilindik Yoona'ydı. "O memnuniyet asıl bana ait." Dedi abartılı bir şekilde. Buraya gelirken onu kibar olması konusunda defalarca kez uyarmıştım ama ortamı daha da garipleştirmekten başka bir şey yapmıyordu. Bu sefer daha sert bir şekilde dirseğimle karın boşluğunu dürttüğümde yüzü kasıldı. "Böbreğim." Dedi nefesinin altından. Daha çok küfreder gibiydi.
Sırıttım ve dişlerimin arasından tıslarcasına. "Orada böbrek mi var gerizekalı?"
"Ah," dedi Dain süregelen garip ortamı dağıtmak için iç çekti. "ben de kaldığım Goshiwon'a gidecektim."
"Goshiwon mu?" dedim kaşlarım anında çatılırken. "Henüz toparlanmış sayılmazsın. Neden eve gitmiyorsun?"
Yüzünde mahcup bir gülümseme belirdi. "Polis saldıranların kim olduğunu ve amaçlarını bilmiyor. Her ihtimale karşı eve giderek ailemi de tehdit altına atamam." Yüzüme bakarken ifadesi buruktu. "Küçük bir kız kardeşim var."
YOU ARE READING
Where The Shadow Ends
Fanfiction[Nesta] İlk defa bu dünyada gerçek bir arzum olmadığı için korkmuştum. Sonra o geldiğinde, göğüs kafesimin içindeki o terk edilmiş şehri baştan inşa etmeye başladı. Her bir köşesine kendinden bir parça yerleştirirken hiç düşünmedi, bir gün o gittiği...