Bir keresinde bir rüya görmüştüm. Bugünden çok uzak bir zaman önce değildi. O rüyada her şeye sahiptim. Uyandığımda ağlıyordum. Ağlamamın sebebi bunun hiçbir zaman mümkün olmayacağını biliyor olmamdı.
Son günler bir hiçliğin içinde savrulmaktan farksız geçiyordu. Bu sabah da gözlerimin altında nemle uyandığımda gözyaşlarımdan yastığın da nasibini aldığını fark ettim. Elimi yanımdaki boşluğa uzatarak Jeno'yu aradım ama yatağın onun kısmı buz gibiydi. Her zamanki gibi benden daha erken kalkmış olmalıydı.
İç çekerek ağrıyan kaslarımı esnetmek amacı ile gerindim. Banyoya girerek kendime biraz çeki düzen vermeye çalıştım ama ne yaparsam yapayım gözaltlarımdaki çöküklük ve morlukları geçiremeyecektim. Saçlarımı düzeltip dağılmış kaküllerimi uyuşuk bir hareketle düzeltirken bakışlarım dalgındı.
Odanın kapısının açıldığını duyduktan sonra Jeno'nun adımı seslendiğini duydum. Derin bir nefes alarak omuzlarımı yeniden dik yaptım ve yüzüme olabildiğince stabil bir ifade koyarak banyodan çıktım. Jeno hazırlanmış, siyah tişört kot kombinlerinden birisini yapmıştı.
"Günaydın." Dedim yanına giderken yüzüme ufak bir gülümseme ekledim. Ne kadar zorlama ve aptalca göründüğünü anlamamasını umdum ama Jeno'nun oniks gözleri her zaman çok dikkatle bakardı. Bendeki ufacık değişikliği bile anında anlıyordu. "Yine erken uyanmışsın. Brni de uyandırsaydın keşke."
Yere gelişi güzel attığım topuklu botlarımı ayaklarıma geçirdim.
"Biraz daha uyu istedim."
Gözlerimi kıstım yanına birkaç adım daha atarken. Dün gece parkta beni bulduğunda gereksiz, üstüme eğrelti duran bir neşeyleydim şimdi de ne kadar mutsuz ve aynı zamanda umutsuz olduğumu göstermemek için rol kesiyordum. Toparlandığımı sanmıştım ama Jeno ile tanışmadan önceki halime geri dönmüştüm son bir haftada.
Yanağına belli belirsiz dudaklarımı bastırdım ve yanından geçip kapıyı açmak için uzandım ama Jeno'nun eli dirseğimin biraz üstünü kavradı. Parmaklarının sıcak dokunuşu ile birlikte yüzüklerinin serinliği tuhaf bir his bıraktı tenimde. "İyi misin?"
Gözlerimi kapatarak burnumdan derin bir nefes içime çektim. Ona dönerek gülümsediğimde "İyiyim." Dedim yalanın tadı damağımda acı bir tat bıraktı. "Sabahları aksi uyanıyorum." Geçiştirir tarzda omuz silkerek gideceğim zaman tutuşu sıkılaştı. Şimdi tam karşımda dururken diğer eli çeneme uzanarak yüzümü kaldırdı. Ona bakmamak büyük bir kayıp olacağı için gözlerimi oniksleri ile birleştirdim.
"Ya yalan söylemeyi artık beceremiyorsun ya da ben yalanlarını yakalayacak kadar bunda ustalaştım."
Kaşlarımı çatarak ona kötücül bir bakış attım. "İkincidir umarım." Diye homurdanırken buldum kendimi.
Jeno burnundan güler bir nefes bıraktı. "Ne olduğunu anlatacak mısın?"
"Kabus gördüm." Dedim kısaca.
Kaşları çatıldı. "Geçmişti. Tekrar mı başladılar?"
Kabuslarla başımın ne kadar başımın belada olduğunu en iyi bilenlerden birisi oydu. "Yorgunluktan sanırım." Dedim düz bir sesle. "Büyütülecek bir şey değil gerçekten."
Bakışları yumuşadı. "Anlatmak ister misin?"
Ona manidar bir bakış attım. "Kabuslar hakkında ne düşündüğümü hatırlıyor musun?"
Düşünür gibi gözlerini kısılırken eli her zaman yaptığı bir alışkanlık gibi kaküllerime uzandı. Düzgün olduklarından emin olsam da onları bir kez de kendisi düzeltirken basit bir işte bile ne kadar dikkatli davrandığını izledim. "Kötü rüyalar anlatılmazdı, hatırlıyorum." Gözleri tekrar gözlerimi bulurken haylaz bir parıltı oniks siyahlarını esir aldı. "Bir rüya kapanına ihtiyacın olursa onu nerede bulacağını biliyorsun." dedi göz kırparak.
YOU ARE READING
Where The Shadow Ends
Fanfiction[Nesta] İlk defa bu dünyada gerçek bir arzum olmadığı için korkmuştum. Sonra o geldiğinde, göğüs kafesimin içindeki o terk edilmiş şehri baştan inşa etmeye başladı. Her bir köşesine kendinden bir parça yerleştirirken hiç düşünmedi, bir gün o gittiği...