☾ IX

243 28 0
                                    

•

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Neyin gerçek neyin sahte olduğunu ayırt edemeyecek haldeydim. Geçmişin gölgesi bir karabasan gibi üstüme çökmüşken beni kabuslarımdan alı koyacak bir aydınlığa ulaşmaktı tüm çabam. İnkar ettiklerim, uğruna savaştığım gelecek beni kıskacı altına almıştı. Nereye kadar kaçacaksın? Kaçış bir çözüm müdür?

Karşımda duran bu yüzü daha kaş defa göreceğimin hesabını yapmak zordu. Onu ilk gördüğüm andan itibaren onda beni kendine çeken farklı bir şeyler var derken o, bambaşka bir hamle yapmıştı ve beni bambaşka bir şaşkınlığın kıyısına kadar sürüklemişti.

Lee Jeno, bir solukluk mesafede simsiyah oniks gözlerini benim koyu kahvelerime dikmişken kemikli yüz hatlarında canlanan ifade daha da keskin bir hale getirmişti yüzünü.

"Şimdi elimi çekeceğim, sakin ol. Amacım sana zarar vermek değil."

Bunu söylerken elinin altındaki dudaklarım alaycı bir kıvrımla gülmek için zorluyordu beni. Konumumuzun farkında mıydı? Güpegündüz beni köşeye sıkıştırmıştı ve amacım zarar vermek değil mi diyordu? Şaka gibiydi ama geceden beri başıma gelenleri düşününce hayatımda hiç de şakaya yer yoktu.

"Sakin ol." Dedi tekrardan kaşlarını kaldırdığında kaşındaki yara izi çukurlaşmıştı ve piercingi oynamıştı. Kafamı salladım. Burnumu kapatmasa da artık beni salması gerekiyordu çünkü nefes almak zorlamaya başlamıştı.

Elleri gevşediği ilk vakit daha ben hareket edemeden iki elimi tek eliyle başımın üstünde birleştirdi. "Sapık." Dedim dişlerimin arasından. "Adi puşt. Bırak beni. Ne yapıyorsun?"

Bacakları bacaklarımın hareketini engellemek için dizlerimi kıstırırken diğer eli de birden bacaklarıma uzandı ve sıcak parmak uçları, buz gibi tenimi sıyırıp beni ürpertirken bacağımdaki bıçağı çıkardı olduğu yerden. Hangi bacağımda olduğunu bulmak için biraz oyalanmıştı ve kafasını eğdiği için saçları burnumun ucuna sürtünmüştü. Yüzümü ekşitirken temiz bir koku ciğerlerime uğramıştı.

"Üzgünüm." Diye mırıldandı hiç de üzgün olmayan bir sesle bacağımı saran kemeri yerinden çıkardıktan sonra ikimizin görüş açısına çıkardı. "Bana da ufak bir hediye bırakmanı istemem."

Dişlerimin arasından öfkeyle solurken "Emin ol yüzünü dağıtmak için bir bıçağa ihtiyacım yok." Dedim tükürür gibi.

"Öyledir tabii." Dedi kafasını eğlendiğini belli eder şekilde sallayarak. Yüzünde daha ciddi bir ifade oluştuğunda "Peşinde birilerin olduğunu söylemem gerek yoktur umarım. Yaptığın şov herkesin dilinde. Sana karşı artık daha temkinliler." Diye devam etti. "Bu durumda da sana bir tek ben yardım edebilirim gibi görünüyor."

"Hadi oradan." Dedim dalga geçer şekilde. Hala eli başımın üstünde ellerime baskı yapıyordu. Bacaklarımı da bırakmaya niyetli olmadığı için ne kadar hareket etsem bir o kadar ona temas ediyordum ve birazdan üstüne kusacaktım. Midemi bulandırıyorlardı. "Kendi başımın çaresine bakabilirim."

Where The Shadow EndsWhere stories live. Discover now