•
Bazen düşüncelerin somut bir varlık gibi ete kemiğe bürünüp boğazına baskı yaptığı, geceleri uykularına dadanan bir karabasan gibi şekle büründüğü zamanlar olurdu. Bu düşünceler beni uykusuz bırakır göğsümün ortasında bir sızıya dönüşür, tedavisi olmayan bir hastalık olurdu. O düşünceler geçmişten geliyorsa ve artık telafisi yoksa işte o zaman çaresiz, ölümünü bekleyen bir hasta gibi hissederdim.
İçten içe çürüsem de dışarıdan mükemmel olmak bana bu yaşıma kadar öğretilmiş yegane dersti. İşte bunlar ders kitaplarında bile yazmazdı. Dünya üstünde sayısız yer gezin yine de öğrenemezdiniz böyle bir bilgiyi, o her sabah oturduğunuz kahvaltı masalarından başka bir yerde.
"Tek bir yalan dahi söylersen bana bu arkadaşlık devam etmez." Dedim sert bir sesle kelimeleri dişlerimin arasında çiğneyerek. "Ne olursa olsun bana yalan söyleme. Anlatma ama yalan da söyleme göz göre göre."
Hayalet'teki barakaya erken bir saatte geldiğimde dünden beri kayıp olan Yoona'yı burada bulmuştum. Suç işlerken annesi tarafından yakalanmış bir çocuk gibi mahcup gözlerini ara sıra benim katı suratıma sabitlerken daha fazla dayanamayarak ona ne olduğunu sormuştum ama o yine anlatamayacağını söylemişti.
"Bu konuda yalan söylemiyorum sana." Diye çıkıştı bu dediğim ona hakaretmiş gibi bir şekilde. "GiSeok ile gerçekten ayrılmıştım."
"O zaman neden dün onunlaydın? Üstelik ona borcum var diyorsun? Ne borcu bu?" Kaşlarımı çatarak ona baksam da içime onun için büyük bir endişe duygusu bir sel gibi kabarıyordu. O sahip olduğum tek arkadaşımdı ve ona bir şey olması halinde ne hale gelebileceğimi bile düşünemiyordum. Uzun bir zaman sonra içimde ölen o çocuk tarafım tekrar onunla can buluyordu ve şimdi onu benden almak için çırpınıyor gibiydi.
Dudaklarını sıkıca birbirine bastırdığında bordu ruj yedirdiği dudaklarının kenarlarında ufak gamzeler açığa çıktı.
"Bana zamanında bir iyilik yaptı ama bu iyiliğin karşılığını ödeyemedim. O gece de onun adına birkaç ufak bir şey satarsam borcumun bir kısmını ödemiş sayacaktı beni ama işte sen açığa çıkınca-" diye söylendi sona doğru kısılan bir sesle.
Burnumdan güler gibi bir nefes verirken dilimi dudağımın kenarında gezdirdim inanamaz gibi ona bakarken. Elimi alnıma götürerek daha gece başlamamasına rağmen bir kıymık gibi batıp duran ağrıyı savuşturmak adına alnımı ovalarken ensemden de bir sıcaklık yükseliyordu. "Suçlu ben miyim yani?" dedim imasını anlayınca. Alnımı ovunca dağılmış olan kaküllerimi parmak uçlarımla düzeltirken "O şerefsiz seni yalnız görünce köşeye sıkıştırmıştı." Diye homurdandım.
"Asıl sen söyle Lee Jeno ile olayın ne? Onu tanımadığını söylemiştin ama dün sabah seni okulda onunla birlikte görmüşler. Kahve içiyormuşsunuz." Dedi kaşlarını kaldırıp gözlerinden soru işaretleri fırlatarak bana baktı.
YOU ARE READING
Where The Shadow Ends
Фанфик[Nesta] İlk defa bu dünyada gerçek bir arzum olmadığı için korkmuştum. Sonra o geldiğinde, göğüs kafesimin içindeki o terk edilmiş şehri baştan inşa etmeye başladı. Her bir köşesine kendinden bir parça yerleştirirken hiç düşünmedi, bir gün o gittiği...