•
Verdiğin savaş bir gün senin sonun olurdu. Kazançların en çok kayıplarından doğardı, geriye hiçbir şey kalmazdı yararına olan. Göğsünün içinde umutsuzca atan kalbinin saran kafes kırılırdı birisinin ellerinin arasında, silahı her zaman sana dönük olur tek bir bakışıyla. Onu her içeri davet ettiğinde sonuna kadar açtığın kapıların bir gün bir tek sana duvar olurdu, çünkü en çok kendine yabancı olurdun hiç durmadan.
YeonJu evime kadar gelerek estirdiği teröre karşı kayıtsız kalamaya çalışsam da artık nerede susması gerektiğini bilmediği için sıkkın bir nefes alarak "Yine ne olmuş olabilir cidden?" diye söylendim.
"O amına koyduğumun orospusunu bu kez kimse elimden alamaz."
Sabah şahit olduklarımdan sonra biraz olsun kendimi toparlayabilmek adına eve gelmiştim ve gözlerimi huzurlu bir uykuya yummak için verdiğim çaba yerle bir edilirken adı, hayatımda gereksiz bir yer tutan YeonJu tarafından aşağı salona indirilmek zorunda kalmıştım.
Bayan Yoo ise mutfak kısmında buraya kaçamak bakışlar atıp duruyordu. Buradan göremesem de elinde acil durum çağrısı niteliğinde tuttuğu telefonunun farkındaydım. YeonJu'yu tanımadığı için -onun kopardığı yaygara sonucunda bana haber vererek eve almıştı- amcamı her an arayabilirdi. En iyi ihtimal olarak da kapının önündeki izbandutlardan birini çağırması da yeterliydi artık sinirlerimi fena halde yıpratan YeonJu'yu kapı dışarı etmek için.
"Benim suçum olmadığını, hatırlamadığımı söylememe rağmen beni suçlayan sendin ama bak, yanılmışsın. Ben haklı çıktım." Elini hırsa siyah saçlarından geçirerek salonun orta yerinde bir ileri bir geri gitme işine son verdi. Bana döndüğünde siyaha çalan koyu kahve irisleri kin ve nefretle parlıyordu. "O arkadaşın olacak kaltak her şeyin arkasındaymış."
Kaşlarım yavaşça çatılırken tam olarak neyden bahsettiğini anlamadığım için devam etmesini bekledim. En azından bir yeni kafa ütüleme seramonisine daha girmezdik.
"Han Yoona'ymış. İçkime ilaç katan sonra da Lina'yı yanıma gönderen." Buna inanamıyormuş gibi çıkmıştı sesi. Hala böyle bir tuzağa düşmüş olduğunu kendine yediremiyor gibi güldü. "İnanabiliyor musun, arkadaşım dediğin kişi seni sırtından bıçakladı Arina. NeoZone'nun güvenlik kameralarını izletiyordum. O gece olanları tekrar izledim. Sen yanımdan gittikten sonra bıraktığım bardağıma ilaç katmış, sonrasını biliyorsun zaten."
"İnanırım." Dedim kafamı sallarken dudak büktüm. Artık Yoona hakkında hiçbir şeye şaşıramıyordum bile. Tüm sinir hücrelerim ona karşı körelmiş gibiydi. Gelip kafama bir silah doğrultsa yine bir tepki vermezdim. Zaten Yoona'nın etrafımda olan kişilerden duyduğu rahatsızlığı hep hissediyordum. Özellikle Kang YeonJu ve Lee Jeno'ya karşı ayrı bir hoşnutsuzluğu vardı -ki birini ufak bir aldatma oyunu ile bertaraf ederken bir diğerine karşı gücü yetmemiş olmalıydı ki köşesine çekilip daha etkili bir plan yapmak için beklemişti ama zaman, kendi küçük oyunlarını açığa çıkarmaya yetmişti. "Yoona senden nefret ettiğini hep söylerdi."
YOU ARE READING
Where The Shadow Ends
Fanfiction[Nesta] İlk defa bu dünyada gerçek bir arzum olmadığı için korkmuştum. Sonra o geldiğinde, göğüs kafesimin içindeki o terk edilmiş şehri baştan inşa etmeye başladı. Her bir köşesine kendinden bir parça yerleştirirken hiç düşünmedi, bir gün o gittiği...