Akiyama Yui...
İçimde yeşeren panik duygusunu davranışlarımdan olabildiğince uzak tutmaya çalışıyordum. Bunda ne kadar başarılı olduğumdan emin değildim ama Jaemin bana uyarı dolu bakışlarından birisini daha atmadığına göre şimdilik iyi gidiyordum.
Devasa salondan bir başkasına geçerken herkes yüzlerinde zevkten dört köşe olmuş bir ifadeyle hareket ediyordu. Hiçbiri birazdan şahit olup içine girecekleri insanlık dışı durumun farkında değilmiş gibiydi. Bir ikindi vakti çay partisine davet edilmişiz gibi rol keserken kendimden tiksiniyordum.
"Şimdi ne olacak?" dedim az çok ne olduğunu bilsem de bir umut bana korkunç düşüncelerimden uzakta bir profil çizer diye umdum.
"Açık arttırmayı başlatmalarını bekleyeceğiz." Diye konuştu buz gibi bu sakinliği kanımda gezindi. O bu duruma kaç defa şahit olmuştu? Kaç defa hiç istemese de patronu denilen adam ile birlikte bu caniliğe göz yummuştu?
Gözlerim, paniğimi ve korkumu en aza indirecek şekilde salonun içinde dolaştı. Ortada kocaman beyaz bir platform kuruluydu. Etrafını çevreleyen beyaz rahat koltuklarda numaralar belirlenmişti. Davetliler yüzlerinde memnun gülümsemeler ile yerlerine geçerken kuru bir gürültü yüksek duvarlardan sekip gülle gibi bana çarpıyordu. Şakağımda bir zonklama usul usul kendisini göstermeye başlamıştı.
Jaemin bizi göz önünden olabildiğince uzak tutmak ister gibi gölgelerin arasına çekmişti. Kimse henüz bizim farkımıza varmamış gibiydi ama bunun bir aldatmaca olabileceğine dair kesin düşüncelerim vardı. Babam henüz gelmemişti. Dediklerine göre gelmemesi için bir şeyler yapacaklardı. O da burada olursa benim buradaki görevim son buluyordu. Ne de olsa onların içeri girmelerini sağlayan bir bilettim. Eğer işler planladıkları gibi gitmezse ne olacağını düşünmemeye çalıştım ama zihnimin gerisinde neler olabileceğine dair ihtimaller neon tabelalar içinde yanıp sönüyordu.
Beni korumalarına ya da kurtarmalarına gerek yoktu. Jaemin burada oluşabilecek ilk kaosta kendi kıçını kurtarırdı. Zaten kulaklıklardan birisini bana vermeyi çok görüp sadece kendi aralarında konuşuyorlardı. Şimdi Jaemin'in bu sessizliğe bürünmesine sebep olan konuşmanın ne olduğunu merak ettim.
Gözlerim bu beyaz koltuklara kurulu yüzlerde ağır ağır gezindi. Bunlardan bazılarını bir zamanlar evimizde görmüştüm. Babamla iş için toplanarak kapıların ardından saatlerce süren toplantılara katılırlardı. Arina babamın açık arttırmaya dahil olmadığını sadece ortaklarından birisi aracılığı ile boy gösterdiğini söylemişti. O da buraya birkaç defa gelme şansızlığı yaşadığı için neler olup bittiğini benden daha iyi biliyordu. Sanki burada bir yerde babamın koltuğuna kurulmuş, sabırsız bir şekilde arttırmanın başlamasını beklemesini görmeyi bekledim.
Ama gelmemişti.
Her ne yapmışlarsa bu saate kadar gelmediğine göre artık gelmezdi diye düşündüm.
Ortamı aydınlatan ışıklar daha az aydınlatmaları için ayarlanırken uğultular da bu hareketle birlikte dindi. Platformun ortasına doğru yaşlıca bir kadın çıktı. Nefesler tutulmuştu o saniyeden itibaren. Buradaki davetlere ev sahipliği yapıp birçok bölgede kendisine ait yer altı barlarını işleten, Çin'deki gücü ile sınırlı kalmayıp Kore'yi de ele geçiren Ning YuXuan'dı bu kadın.
Simsiyah sürmeli gözleri görenleri içine çeken bir karadelik adeta. Simsiyah uzun saçları belini bile geçen bir örgü ile sıkıca toplanmış, bedenine tam oturan koyu kırmızı rengi ile bana kanı anımsatan bir qipao giyinmişti. Gelen konuklarını selamlarken Jaemin'in de en az benim kadar gerildiğini hissettim. Omzu belli belirsiz omzuma dokunurken gölgelerin bizi bu korkunç gözlerden saklamasından oldukça memnundum.
YOU ARE READING
Where The Shadow Ends
Fanfic[Nesta] İlk defa bu dünyada gerçek bir arzum olmadığı için korkmuştum. Sonra o geldiğinde, göğüs kafesimin içindeki o terk edilmiş şehri baştan inşa etmeye başladı. Her bir köşesine kendinden bir parça yerleştirirken hiç düşünmedi, bir gün o gittiği...