•
Neden üzüldüğünü bilemezdin çoğu zaman. Göğsünün içindeki o boşluk kocaman bir kasvet yığını ile dolardı onu atamazdın senden bir parça haline gelirdi. Sebepler bir bilinmezin urganında sallanırken kendi zihninde sürdürdüğün idamlar, her gece kabuslarını doğururdu.
Kaçamazdın. Evinin yolunu bilmezdin çünkü.
"Ben de nerede kaldı diyordum?" diye mırıldandım kendi kendime okul kampüsünde beni yalnız görünce bir zamanlar hoşuma giden ama artık bir adi gülümsemesi haline gelen çarpık gülüşü ile yanıma gelen YeonJu.
"Ne?" dedi anlamadığı için hafifi kaşlarını kaldırarak sorduğunda parmaklarının arasında yeni yaktığı sigarasından bir nefes çekiyordu. Gözlerini kısıp ifademi inceledi.
"Bu günümün nasıl zehir edilecek olması." Dedim samimiyetsiz bir gülüşle ona doğru.
Aynı şekilde güldü kafasını geriye atarken ama bir yandan da etrafına alıcı gözlerle bakıyordu ya da etraftakiler mi ona bakıyordu demeliydim? Benden özür dilerken bile aklı fikri hep başka sularda yüzüyordu.
"Beni çok özlemişsin belli." Dedi göz kırparak ama onu gözlerimi devirip yürüyüp giderken uzun bacaklarının avantajı ile hemen yanımda yerini aldı. Bunu yaparken bir kolunu omzuma atma gafletine düştü ama karnına geçirdiğim sert bir dirsek darbesi ile yüzünü buruşturup "Ciğerimi söktün." Diye homurdandı.
"Ne var YeonJu?" dedim sıkkın bir nefesle birlikte durup ona dönerek. Bir haftadır oldukça sıkıcı, monoton ve her şey yolundaymış gibi gidiyordu.
Jeno artık okula uğramıyordu, işi bitmişti burada. Ben amcamın direktifi ile okuldan eve bir hayat sürerken peşimde her adımımı izleyen korumalar artık topuklu botlarım gibi ayrılmaz bir parçam olmuştu.
Yoona bir ara bana görünmüş ve işim var diyerek gitmişti. Benden kaçıyordu. Görüşmelerimizi kısacık zamanlara sığdırıyor ve ben bir şey soracak olduğumda da dersim var, işim var ya da bambaşka bir bahane uydurarak gözden kayboluyordu.
Onunla ilgili aklımı kurcalan birçok soru işareti vardı ve ben artık çok sıkılmıştım.
Babamın nerede olduğu, dahası yaşayıp yaşamadığını bilmiyorken gözlerime uyku girmez olmuştu. Solmuş tenimi ve çökmüş gözaltlarımı saklayacak makyaj malzemelerim bile artık iş görmüyordu.
Amcama daha dün gece ya babamı buldularsa ve onunla işlerini sessiz sedasız gidermişlerse o zaman ne olur, diye sorduğumda amcam gülmüştü ve öyle bir şey olamaz diye konuşmuştu. Elleri ne kadar güçlü olursa olsun her tarafta birilerinin köstebekleri olurdu ve daha önce duyduğum o sözü tekrar duymuştum: Yeraltında haberler çabuk yayılır.
İletişim kaynakları her ne ise yirmi birinci yüzyılda Güney Kore'nin internet hızından daha hızlı olduğu aşikardı.
Anlamıyordum. Bilinmezler bir çığ gibiydi ve Jeno yoktu. Bana, onu gerekli olduğunda arayabileceğimi söylemişti ama arayıp ne var ne yok, diye sorsam ne tepki vereceğini bilmiyordum.
YOU ARE READING
Where The Shadow Ends
Fanfiction[Nesta] İlk defa bu dünyada gerçek bir arzum olmadığı için korkmuştum. Sonra o geldiğinde, göğüs kafesimin içindeki o terk edilmiş şehri baştan inşa etmeye başladı. Her bir köşesine kendinden bir parça yerleştirirken hiç düşünmedi, bir gün o gittiği...