☾ XXI

199 26 54
                                    

•

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

İnsan, her defasında yeni yollara çıkar ve bu keşfedilmemiş sarsıcı yollarda hatalar yapabilirdi. Bu hatalar seni başka yönlere çevirse de senden bekledikleri kusursuz olmandı ama kendini tam anlamıyla keşfedememiş bir insan; nasıl olur da hiç hata yapmadan, düşmeden, hiç yönünü şaşırmadan ilerleyebilirdi bu hayatta?

Defalarca kez hatalar yapmışken her doğan yeni günde bambaşka planlar ile kendime bir yol çizerken günün sonunda onlara uymayan yine ben oluyordum. Öyleyse ilk ihaneti hep ben kendime yapmış oluyordum. Bu yüzden başkalarının beni sarsmaması gerekirdi ama her defasında incinen yine ben oluyordum.

Aynada kendimle yüzleştiğimde sorduğum ilk soru mutlu musun oluyordu. Seçtiğin bu hayatta mutluluğa erişebildin mi?

Henüz bir cevap verememiştim.

"Onu kaybetmek istemiyorum." Diye ağlayan genç kıza baktım. Dain ile bu sabah okulda karşılaştığımızda her zamankinden daha solgun ve yorgun görünmüştü gözlerime. Hem dersleri hem de çalıştığı kafeden dolayı yoruluyordu ve yetersiz dinlendiğinden gözaltları bazen mosmor hale gelmiş oluyordu ama bu seferki yaşadığı acıdan kaynaklıydı. Günlerdir uykusuz kalmaktan ve ağlamaktan şişmiş, morarmış gözlerle derslerini aksatmadan okula kadar geldiğinde onunla karşılaşmıştım.

İlk sorduğum iyi misin sorusuna boynuma sarılıp ağlayarak karşılık verdiğinde ellerim havada şaşkın bir şekilde kalmıştım. Bana dokunulmasından nefret ederdim. İznim olmadan sınırlarımı geçilmesinden de öyle. Bir tek Yoona'ya en içten şekilde kollarımı açmıştım ve işte dün gece kollarımda ağlayan kızın, eski erkek arkadaşına kısa bir süreliğine sarılmıştım ama birisi tesellisini bekler gibi bana sarıldığında tüm sözler ve yapmam gereken her şey yerle bir olmuştu.

Onu gözden uzakta bir banka götürdüğümde bacaklarına dirseklerini yasladı ve hıçkırarak ağlarken babasının durumunun günden güne kötüleştiğini anlattı.

Babasına duyduğu sevgi ve onu kaybetmeye dair duyduğu korku aynıydı. Onu dinlerken sözlerinin içimde bir noktaya dokunmasını bekledim, çünkü çevremde daha önce babasına bu kadar düşkün birisini daha görmemiştim. Benim ve babam arasında ilişkinin temelleri en baştan çatlak doluydu.

"Ben üzgünüm." Dedim boğazım kupkuru kesilirken. Gözlerimi hızlıca etrafta gezdirdim ama birkaç tanıdık sima vardı sadece, korumalar olduğunu bildiğim. "Keşke elimden bir şey gelseydi."

Boş teselliler verecek halim yoktu. En başta teselli nasıl verilir onu da bilmiyordum.

Jeno ile birlikte babasının ilaçlarını eczaneden çaldıktan sonra durumun iyiye gitmeye başladığını söylediğinde gözlerindeki umut ve heyecanının beklentisi onun yüzünü bir güneş gibi aydınlatmıştı ama şimdi yıkılmış birisi vardı karşımda.

Where The Shadow EndsWhere stories live. Discover now