Günaydın ballar ennnnn sevdiğim bölümlere geliyoruz 🥳🥳 yorum yapmayı, yıldıza dokunmayı birde ben takip etmeyi unutmayın kuşlarım😍😘😘😘Nazlı'ya baktıkça göğsüm dolup taşıyodu sanki. Anasız kalmış olması ise burnumun direğini sızlatıyodu. Ama yine de şanslıydı Nazlı. Dilber hala gibi biri vardı yanında. Hem babası da kesin seviyodu böylesi meleği. Kim sevmezdi ki, iki dakikada benim bile aklımı almıştı ya boncuk çikolata.
Kapının sesiyle Nazlı'nın dikkatini çekmek için girdiğim şaklabanlığa bi son verip ardımı döndüm. Dilber hala ve yanında uzun, babayiğit biri bize bakıyodu. Adamın kaşları çatıktı ama kızar gibi değil de inceler gibi bi bakış koymuştu yüzüne. Utandım niyeyse, pek er kişilerle aynı odada bulunmayışımdandı belki de. Gerçi iş peşinde koşmaktan, evi çekip çevirmekten fırsatım mı kalıyodu da insan içine gireyim?
"Züleyha, pek bir kaynaşmışsın kızım bizim Nazlımızla."
Dilber halanın laf atmasıyla yanındaki adamı hemencecik unuttum. Nazlıya bi daha iç çekerek baktım.
"Çok güzel hala, bi gülüyo ki sorma."
Nazlıdan bahsedince yanındaki adam başını yana yatırıp inceler gibi daha bi dikkatli baktı. Hemen gözüne değen gözümü çektim. Yüzüm yanmaya başlamıştı hemen.
"Pek civelek Nazlı'mız, hemen alır insanın gönlünü. Asil, kapıda beklemesene oğlum cereyan yapacak."
Duyduğum adla tükürüğümde boğulacağım sandım ya. Niye bilmem hiç aklıma Nazlı'nın babası olacağı gelmemişti. Gözümün altından azıcık bakıp hemen boncuğa döndüm. Hatice aba doğru demişti, otuzlarının başında ancaydı. Ama pek bi nursuzdu yüzü. Bu içime bi öküz oturmasına neden oldu, beni pek beğenmedi demek ki. Ondan suratı sirke satıyodu kesin. Evlenmemek içimi üzmezdi de şuncacık zamanda içime işleyen boncuk çikolatasından uzağa gitme ihtimalim üşüttü niyeyse. Sorsam bakıcı olarak almaz mıydı ya Dilber hala beni? Tutup getirmişti buraya kadar, alırdı belki.
"Miniş, kızım biz senle Nazlı'yı yıkayalım hadi."
Ben daha ne ediyonuz demeden Miniş bebeği alıp çıktı. Dilber Hala da ardından bi dolaba yönelip içinden pembeli bi havlu, minicik saç fırçası, bir iki krem kutusu gibi bir şeyler alıp çıkmıştı. Gözlerimi koca koca açmış 'durun hele, beni yalnız koyman' diyememiştim bile. Rabbim güç versin ayaklarım titriyodu ya. Elin herifiyle aynı odaya niye bırakmıştı şimdi bunlar beni?
"Adın ne?"
Sanki biraz evvel Dilber hala demedi. Duydun işte, ne soruyon adam?
"Züleyha..."
"Geç otur Züleyha, dikilme öyle."
Sesi de kalın kalındı, az da kaba mıydı neydi ki? Allah benzetmesin ağabeyime mi benziyodu bu? Sessizce odadaki tekli koltuğa oturdum. Bana dikilme diyen herif de geçti sırtını beşiğe verip tepemde dikildi. Amma da büyüktü ha, oturunca pek bi ufaldım önünde.
"Nereden getirdi halam seni Züleyha?"
"Kütahya'dan..."
Of böylede kedi gibi miyavlıyo gibi hissettim kendimi. Az birileri olsa yanımda bu kadar ürkek durur muydum ben? Hamza ağabeyimin sopasında bile lafımı esirgemeden çatır çatır hayvanlığını yüzüne vururdum.
"Halamı nereden tanıyorsun?"
"Tanımıyorum..."
"Tanımadan peşine düştün geldin ha? Ya kötü biri olsaydı, ya alıp sana bir fenalık yapsaydı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİRDAP
Lãng mạnKİTAPTA +18 SAHNELER OLACAKTIR. OKUYUCULARIN BUNU DİKKATE ALMASINI, YETİŞKİNLERE YÖNELİK BİR KİTAP OLDUĞUNU UNUTMAMALARINI RİCA EDERİM... Korktuğu bir hayata esir olmamak için yangından kaçtı Züleyha! Kanından olanların biçtiği kaderde yanmamak için...