Odama dönüp kızımı koynuma aldım. İçim çok üzgündü. Çok yorgun gibi hissettim, omuzlarım çöktü sanki. Nazlı kızım, annesinin şifası bal kızım. Eli yüzümde öyle yaş akıtan gözlerime baktı. Sahi nasıl kıyardı insanlar böyle güzel canlara?
Hissetmiş gibi üzüntümü iyice sırnaşıyo, dudağını suratımda dolaştırıyodu.
"Bal kızım... Boncuk çikolatam benim. Ananı mı seviyon yavrum sen? Allah'ım sana şükürler olsun. Yolumu yoluna düşüren rabbime şükürler olsun nazlı yavrum."
"Mamamamamma..."
"Acıktın mı civcivim? Hadi mama yapalım sana."
Acıkmış yavrumu alıp, ayaklandım. Nazlı yine bi parmağı ağzında hecelemeye başladı. Bi de yaramazlık yapıyom hadi bana kız der gibi gülüyodu zilli.
" Bak Nazlı durup durup bi ababababa diyon, yüreğime indiriyon kızım. Anne diyecen dimi boncuğum? Beni sana bulaştırma. Bak bütün gün kimin eline kalıyon, benim! Kim götündeki boku temizliyo, ben! Kim çenesini sana ağızlık ediyo, ben! Ana gibi yar, baba gibi hıyar olmaz bu zamanda boncuk çikolatam. Sen doğru ata oyna, kuponun yanmasın. Şimdi tehdit gibi olmasın, ana-kızız sonuçta. Ama baba tüm gün yok biliyon dimi? Hava da sıcak. Kolların, butların hep meydanda. Benimde çok şükür, senin kurban bıçaklarına denk olmasa da ekmek bıçağı gibi dişlerim var. Anlayacan oki anne de yavrum. Asil efendiye fırsatımızı verme. Beni götünü başını ısırmak zorunda koyma."
Konuşa konuşa mutfağa indim. Sultan abla halimi bilir gibi gözünün altından baktı hemen çekti bakışını. Ama gözlerinin kızarıklığı buradan bile belliydi.
"Dilber hanımıma papatya çayı yaptıydım gelin hanım. Sen de içen mi?"
"Yok abla sağ ol. Biz Nazlı'yla uyuruz biraz."
Başını salladı öylece. Bizde kızımla odamıza geçtik. Nazlı biberonunu bitiremeden uykuya daldı bile. Bende kokusunu içime depolayıp öyle yumdum gözümü. Uykuda ki küçük bedeni kıyın kıyın yanaşıp, göğsüme yaslanınca bi oh çektim.
Bak bunun için her şeye yine razı gelirsin sen Züleyha. Nazlı'yla kesişsin yolun diye ne yaşadıysan bi kere daha gönüllü olur, sesin çıkmaz.
Nazlı olmasa Dilber halamı düşünmekten ölürdüm yoksa. Nazlı beni sarıp sarmalamasa babamı aklıma getirir, mahvolurdum...
Uykuyla uyanıklık arasında alnıma değen dudaklarla kendime gelir gibi oldum. Asil de yatağa uzanmış, Nazlı'nın üzerinden dudağını alnıma yaslamıştı.
"Hasta mısın güzelim? Uyumazdın gündüz sen."
Nazlı hâlâ uyuyo diye sesimi kıstım iyice.
"Yok... İyiyim, Nazlı'yla uyuyasım geldi öyle."
"Senin civciv yine girmiş koynuna."
"He... Şu sıcakta nasıl bunalmıyo anlamadım?"
"Babası gibi o da. Annesinin kokusuna çok alıştıysa demek ki."
Asil böyle edince benim yüreğime bişey oluyodu. Niyeyse hızlı hızlı atıp, ağzımdan fırlayacakmış gibi daraltıyodu beni.
"Sıkıldın mı evde?"
Parmağınının ucu kaşımda dolaştı.
"Biraz..."
"O zaman akşam yemeğine gidelim mi? Hem o kadar restoran verdik bir kere merak etmedin zümrüt göz."
Dediğiyle gözlerim daha bi açıldı.
"Essah mı?"
"Essah..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİRDAP
RomanceKİTAPTA +18 SAHNELER OLACAKTIR. OKUYUCULARIN BUNU DİKKATE ALMASINI, YETİŞKİNLERE YÖNELİK BİR KİTAP OLDUĞUNU UNUTMAMALARINI RİCA EDERİM... Korktuğu bir hayata esir olmamak için yangından kaçtı Züleyha! Kanından olanların biçtiği kaderde yanmamak için...