82.BÖLÜM~NAMÜTENAHİ AŞK~

99.3K 5.5K 2.1K
                                    


Tüm finaller içimde bir burukluk oluşturur ama GİRDAP bir başkadır benim için. Bu bölümü ilk yazdığım zamanlar ülkem çok büyük bir acıyla sınanıyordu. 6 Şubat depremiyle parçalandığımız yerden toparlanma derdindeydik. Ben asla bir daha yazamam dediğim anda gelen mesaj sayesinde bilgisayarımın başına oturabilmiştim. O gece çadırdan bana yazan güzel kız, eğer hâlâ benim yazdıklarımı okuyorsan sana çok büyük bir teşekkür borcum var benim. Senin gülen yüzün hatrına çıktı bu bölüm ortaya. Öyle ki iki gün boyunca yerimden bile kalkmadan Girdap finalini yazdım. Eşimin getirdiği yemek ve kahveler olmasa öylece masaya yığılırdım. Sildim en baştan tekrar yazdım. En iyisi olsun ve sen biraz daha gülümse diye yazıldı satırlar.

Benim güzel kitap ailem, Gülümseyin ve sayenizde gülmek için sebeplerim olsun diye var oldu bu kitap.

Hepinizi çok seviyorum. Diğer kitaplarım sizi bekler. Belki bir başkasının da yüzünde gülümseme açtıracak paragraflar saklıdır💙

Zamanın nasıl aktığını anlıyamıyosanız bilin ki güzel şeyler görüyo artık gözleriniz. Çünkü zamanın hiç akmadığı anları bilirim. Saniyelerin saate döndüğü, günlerin ay gibi uzadığı zamanları gördü gözlerim.

Çok zorlu bi yedi yıl atlattım. Kıtlık gibi kuraklık gibi yedi yıl! Dayağın, küfürün, yok sayılışın, ezilmenin ne olduğunu en dibine kadar yaşadığım yedi yıl!

Şimdi oturup izlerken içimi titreten bi yuvam var. Bi kalbe deli gibi yanılmak nasıl olur öğreten bir kocam, ay parçası gibi bir kızım, fındık gibi minnak bir oğlum, elime doğan, yüzlerini gülerken izlediğim iki kuzum var.

Aylar ayları takip ederken Asilin tepemden inmediği tek konu psikolog oldu. Nisa hanım ne vakit çağırsa hepsini aksatmadan götürdü. İlk bi ne gerek var dedim emme ben konuşup, o dinledikçe farkına vardım. Bilmeden bi sandık kurmuşum gönlümde. Ne kadar canımı yakan varsa bir bir içine saklamışım. Üzülür mü, kafasına takar mı, içine dert eder mi demeden anlatacağım tek kişi Nisa Hanımmış meğer. İnsan sevincini anlatırken cömertte derdi anlatırken pek cimri oluyo bazı zamanlarda. Hele ki karşındakinin üzülebilme ihtimali kurt gibi yiyo içini. Bazen öyle bi soru soruyodu ki burnumun direği sızlıyodu. O soru hem belimi kırıyo, hem omzumdaki yüke çare oluyodu.

"Her bardak dolar" dedi bi gün. "Sen kendine yük yapmıyosun sanırsın ama damlar mutlaka o su" dedi. Ya hiç olmadık bi yerde dolarsa bardağın Züleyha lafı çıkmadı aklımdan. Mesela Nazlı büyüyüp bi yanlış yaparsa, Asil şaşırıp canını yakarsa, evladın beklediğin gibi olmaz da hayırsız olursa. Bir yerde o bardak dolarda sen sana yakışmayan bi hâlde bulursan kendini diye beynime mıh çaktı sanki.

Oradan sonra Asilin gönlü olsun diye değil de şimdiye kadar ben bilmeden bardağımın dolan suyunu boşaltmak için gittim yanına. Bi zamandan sonra isyan etmeye başladım nedense. Olduysa oldu diye geçiştirdiğim her şeye "neden?" diye ağlarken buldum kendimi. Suçlamaya, hırslanmaya, öfkemin tadını hissetmeye başladım. Bu doktor beni iyi edeceğine kötü ediyo diye Asile dert yandım.

Benim göremediğimi kocam görmüş meğerse. Ben unuturum geçer dediğim her bi şeyi derimin altına saklıyomuşum. Bütün gece koynunda bunu anlattı bana. Doktorum derimin altında ki cerehatı bulup çıkarıyomuş. Sonra beni kangren etmesin diye hasarlı ne kadar yer varsa ilk irinini akıtacak sonra yaramı kurutacakmış. Asil dediyse doğrudur deyip daha bi istekli gittim artık. Ne dediyse yaptım. Ara ara ödev gibi şeyler veriyodu bana.

GİRDAPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin