Başımı tabağımdan kaldırmadım ordan sonra. Ağzıma zor şer iki üç lokma attım. Gerçi ekmek mi beni yedi ben mi onu belli değildi.
"Kaç yaşındasın Züleyha abla?"
Küçük görümümün kedi mırıltısı gibi sesiyle tabağa gömdüğüm başımı kaldırdım. Gözlerini iri iri açmış bana bakıyodu öyle. Elindeki çataldan damlayan bal güzelim örtüyü kirletiyomuş hiç de derdi değildi.
"Yirmi bir yaşındayım."
"Yaa... Yakınmış yaşımız, bende on dokuz olacağım bir aya. E şimdi ben sana abla mı deyim Züleyha mı deyim?"
Ben ağzımı tam açacaktım bet bi ses yükseldi sağımdan sağımdan.
"Daha ne olacak belli değilken bir şey demesen de olur Zeynep. Önündekini ye, yediğini dökme görgüsüzler gibi!"
Güzelim kızın güneşli yüzünü kararttı boyalı boysuz. Çatalı ağzına götürmeden tabağına geri bıraktı da içime dert saldı. Ben bu Neslişah'la çok hırlaşacaktım belli ki. Lafını duymazlığa verdim. Kocamış karıları çok da duymak iyi değildi zaten.
"Sen ne istersen öyle seslen Zeynep. Hangisi rahatına giderse."
Hah işte tekrar yüzünü güldürdüm de sevap defterime bi çentik atıldı. Kız Züleyha, sen böyle böyle cennete de gidersin deyip gaza geleceğidim ki tövbe haşa şirk koşmuş gibi olup cehennemin kaynar kazanında yerimi ayırtmayım diye susturdum dilimi. Kör olası şeytan, vesvese salıp, haset kabartıp el kadar sevabıma göz dikmişdi hemen. Yaptığımı anlayan Dilber hala da kimse görmeden göz kırpıp tavus kuşuna baka baka konuştu.
"Derdin bu olsun halasının güzeli. Yenge dersin adı, ablası demeden. Ağabeyinin hanımı olacak nasılsa, yenge dersin."
Al Neslişah hanım öyle morarın işte. Hem de nasıl morarın da yüzündeki katman katman boya bile 'daha ben ne edeyim, kapatamıyom' diye dile gelir.
Kaynatam yine homur homur ederek sofradan kalktı, yalandan bi afiyet olsun deyip dışarı gideceğini duyurdu. Tam ardını dönecekken de "Dilber!!!" diye böğürdü ki hah dedim Asil bey almış bi huyunu babasından. Hala da peşi sıra çıktı. Yanımda diyemeyecek lafı vardı demek ki.
"Pekte sıskasın, Asil ağabeyimin yanında çiroz kalacak gibisin."
Büyük görümümün de hakkını yemeyeyim şimdi iyi dayanmıştı şu saate. Anasının kopyası, sussa şanı yürümezdi.
Tut dilini Züleyha! Göze batma Züleyha! Ucunda Nazlı var Züleyha! Geri postalarlarsa öbür uçta, uçkuru kopasıca Mıstık var Züleyha! Sen bi nikahını sağlama al o dillerini dürersin Züleyha...
İçime içime konuşup kendimi tuttum. Dilim sal beni, sokacam şu iki yosmayı dediyse de uymadım ona. Yüce rabbim her yanımı sabıra bulamış, sonra da sabrettirecek adam salıp üstüme beni sınamaya kalkmış sanki.
"Ah Dilber ah. Şoştarlığın yüzünden kapı gibi oğluma kimi kadın diye tutup getirmiş?"
Sanki sessiz konuşuyo çatallı dil. Kulağım duysun diye nasıl bastırarak söylüyo lafları. Nazlı Züleyha Nazlı! Boncuk çikolatanın hatrına bak. Hem sen gidersen bunların eline kalır, etme. Tut kız kendini...
Dilber hala masaya gelip oturdu da oh diye odayı uyutacağıdım neredeyse. Gerim gerim gerilmekten davul derisine döndüm anam.
"Züleyha'cığım bu gün bir alışveriş yapalım kızım sana. Asilin gelinine yaraşır şeylerle donatalım her yanını. Zaten ay parçası gibisin, birde mücevher diye iki zümrüt koymuş Allah gözlerine. Aldıklarımız güzelliğine yakışacak cinsten olsun da mahcup olmayalım sana."
![](https://img.wattpad.com/cover/322921711-288-k503696.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİRDAP
RomanceKİTAPTA +18 SAHNELER OLACAKTIR. OKUYUCULARIN BUNU DİKKATE ALMASINI, YETİŞKİNLERE YÖNELİK BİR KİTAP OLDUĞUNU UNUTMAMALARINI RİCA EDERİM. AYRICA KITABIMIZ FİNAL OLDU, KEYİFLİ OKUMALAR... Korktuğu bir hayata esir olmamak için yangından kaçtı Züleyha! K...